Şartla Salıverme: Kavram, Hukuki Niteliği, Amacı, Beklentiler

A. Caner YENİDÜNYA
11 min readApr 20, 2020

--

Kartal Cezaevi Yerleşkesi

1.Kavram

Çağdaş bir infaz rejiminde hürriyeti bağlayıcı cezalar, sadece mağduru ve yakınlarını tatmin etmek, onların intikam duygularından suçluyu korumak, acı ve ızdırap vermek veyahut yapılan haksızlığı ödettirmek maksatlarına hizmet etmeyip[1], eğitim, sanat, spor, din ve kültür faaliyetleri gibi değişik alanlarda öğretici, yetiştirici, ıslah edici tedbirlerle mahkûmu uslandırmayı ve topluma yeniden kazandırmayı sağlamaya çalışır[2]. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun (İnfaz Kanunu) 3’üncü maddesinde; “ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşıl­mak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır”denilmek suretiyle temel prensibe işaret edilmiştir.

Bu amaçla yasa koyucu ıslah olanlarla olmayan hükümlüleri ayırmak, ıslah olmayı teşvik etmek düşüncesiyle, tutum ve davranışları gözlemlenen ve bu suretle işlediği suçtan ötürü pişmanlık duyduğu anlaşılan iyi halli hükümlülerin, ceza sürelerini tamamlamalarından evvel infaz kurumunun dışına çıkarılmalarını ve cezalarının kalan kısmını herhangi bir suç işlememek koşuluyla toplum içerisinde geçirmelerini mümkün kılmıştır[3]. Bu açıdan şartla salıverme; hürriyeti bağlayıcı cezaların infazında hem bir bireyselleştirme vasıtası hem de yaptırımın çekilmeyen kısmının yerine geçmek üzere öngördüğü deneme süresiyle cezaya seçenek bir kurum olarak[4] tanımlanabilir.

2. Hukuki Niteliği

Şartla salıverme; hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı sırasında şahsileştirilmesine imkân sağlayan bir kurumdur. Mahkûmun ıslahı ile onun tekrar topluma kazandırılmasını sağlar. Hükmedilen yaptırımın cezaevinde çekilmeyen bölümü için öngörülen denetim süresiyle, hürriyeti bağlayıcı cezalara seçenek teşkil eder. Bunun yanı sıra şartla salıvermede deneme müddetini, bir ceza süresi olarak kabul etmek gerekir. Gerçekten şartla salıvermeyle, hükümlünün cezası artık kurum içerisinde değil, öngörülen koşullarla kurum dışında infaz edilmekte, böylece birey ile devlet arasında ceza ilişkisi devam etmekte, ancak bunun şekli değişmektedir.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Kanunu’nun (İnfaz Kanunu) 107’nci maddesinin 13’üncü fıkrası uyarınca, deneme süresi içerisinde hapis cezasını gerektiren kastlı bir suç işleyen hükümlünün ceza süresinden, dışarıda bu ana kadar geçen zamanın mahsup edilmesi de düşüncemizi doğrulamaktadır. Bu bakımdan cezanın infazı, kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan, salıverilme hususunda hükümlüye bir hak tanındığından bahsedilemez. Mahkûmun şartla salıverilmesini talep etme hakkına sahip olmasıyla, şartla salıverilmeyi hak etmesi farklı durumlardır[5].

Bireyin müesseseden faydalanabilmek, tahliye edilmek için iyi halli davranarak bunu hak etmeye çalışması ıslah için faydalıdır. Ancak cezanın infazı kamusal alanla ilgilidir ve bu konuda bireysel mülahazalarla hareket edilmesi de mümkün görülmemelidir. Aynı şekilde cezanın infazına ilişkin bu yasal düzenlemeyi bir atıfet, lütuf olarak görmek de mümkün değildir. Devlet bakımından da cezanın infazı ve bunun şekli, bir görevdir. Koşulları oluştuğu takdirde hükümlü hakkında şartla salıverme kararı verilmesi zorunludur.

3. Şartla Salıvermenin Amacı

Şartla salıverme kurumu, tarihi gelişimi içerisinde değişik amaçlarla uygulanmıştır. Müessese günümüzde de aşırı kalabalık­laşan cezaevleri için bir emniyet supabı işlevi görmektedir. An­cak şartla salıvermenin asıl fonksiyonu, cezanın özel önleme amacı ile ilgilidir. Gerçekten hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı sırasında, hükümlüde kendi kendini denetleme duygusunun geliştirilmesi ve onun aşama aşama toplumsal yaşama uyumlu hale getirilmesi önemlidir. İşte şartla salıverme bu anlamda cezaevinin kötü koşul­larından ya da hürriyeti bağlayıcı cezaların olumsuz etkile­rinden mahkumların korunmasına hizmet eder. Böylece şartla salıvermede; özel önlemenin, ıslahın gerçekleşip gerçekleşmediği nazara alınmakta, cezanın genel önleme amacı ve kusurun ağırlı­ğıyla orantılı olarak kefaret teşkil etmesi özelliği ihmal edilmekte­dir. Ancak şartla salıvermede cezanın kefaret teşkil edici karak­teri de tamamen göz ardı edilmemekte, mahkûmun salıverilmesi için cezanın asgari bir süresini çekmiş olması aranmaktadır.

Müessese, cezaevinde belli bir ıslah ve terbiye programına tabi tutulan ve bütün tutum ve davranışları gözlemlenen mahku­mun işlediği suçtan pişmanlık duyması halinde, hükmedilen ceza süresi tamamlanmadan salıverilmesine ve cezasının kalan kısmını herhangi bir suç işlememek koşuluyla dışarıda geçirmesine imkân tanımaktadır. Kurum sayesinde, mahkûm olduğu ceza süresi dol­madan özgürlüğüne kavuşacağı ümit ve beklentisiyle hükümlü; cezaevinde uygulanan ıslah ve terbiye programlarına olumlu yanıt vermekte, cezaevi disiplinine riayet etmektedir. Aynı şekilde iyi halli olmayan hükümlüler de çevrelerinde kurumdan istifade edenleri görerek iyi halli olmaya özendirilmektedir.

Gerçekten de infaz kurumlarında düzen ve disiplinin sağlanmasına yönelik olarak hükümlülerin kurallara uymaya teşvik edilmesi, koşullu salıvermenin en önemli amaçlarından biri olup müessesenin işlevselliğini artıran bir özelliğe sahiptir. Uzun süreler boyunca bir arada bulunan, çeşitli ıslah programlarına tabi tutulan hükümlülerin, infaz kurumlarındaki disiplin kurallarına aykırı davranışları, kurum içindeki düzen ve güvenliği tehlikeye atabileceği gibi, ıslah programlarını ve kurum içi hizmetlerin işleyişini olumsuz yönde etkileyebilir. Islah amacının, özünde, salıverme sonrası hükümlüyü bir daha suç işlemeyecek bir birey haline getirmek olduğu bilinmekte ise de bu beklentinin yalnızca salıverme sonrası dönemle sınırlı olmadığı, hükümlünün infaz kurumuna alınmasıyla birlikte bu hedefin başladığını ifade etmek gerekir.

Böylelikle şartla salıverme suçluların ıslahında uygun bir ceza politikası ha­line gelmekte, cezaevinin anahtarını hükümlüye vererek yaptırı­mın özel önleme fonksiyonuna hizmet etmektedir. Kaldı ki, haki­min öngördüğü ceza süresinden çok daha önce uslanan, kurum içi disiplin kurallarına ve ıslah programlarına riayet eden, bu suretle tekrar suç işlemeyeceğine kanaat getirilen bir kimsenin cezaevinde tutulma­sında toplum menfaati de kalmamaktadır.

İnfaz kurumunda tatbik olunan ıslah ve terbiye programına olumlu yanıt verdiği için mahkûmiyet süresi henüz dolmadan salı­verilen hükümlünün, dışarıda geçirdiği süre içerisinde de iyi halli olmaya devam etmesi gerekir. Bu bakımdan mahkûm toplum içeri­sinde yalnız bırakılmamakta, bir denetime tabi tutularak, sosyal hayatla meşru vasıtalarla bütünleşmesi sağlanmakta ve tekrar suç işlemesi önlenmektedir. Böylece kurum bir bakıma kapalı çevrede ıslaha tabi tutulan mah­kumların bir müddet de normal toplum şartları altında eğitilmesini sağlamaktadır.

Müessesenin öngördüğü deneme süresi, hükümlünün şartla salıvermeden yararlanmak için adalet örgütünü yanıltmasından kaynaklanacak zararlı sonuçları da önlemekte, tekrar hapse dön­mek istemeyen hükümlü öngörülen şartlara riayet etmek ve tekrar suç işlememek zorunluluğunu ister istemez hatırlamaktadır.

Şartla salıverme yukarıda verilen amaçların yanı sıra, cezanın süresini kısaltması bakımından hükümlünün kurumsallaşmasını da önlemektedir. Kurumun bu açıdan arz ettiği önem de küçümsen­memelidir. Uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların mahkûmu “kurumsallaşma” adı verilen dışarıda yaşamasını zorlaştıran kişiliğe sahip bir bireye dönüştürmesi sonucu onun topluma intibakını güçleştirdiği bilin­mektedir. Bu nedenle suçluların cezaevlerinde gereğinden fazla tutulmamaları ve bu amaçla şartla salıverme kurumundan istifade edilmesi tavsiye olunmaktadır.

Müessesenin bu amaçları gerçekleştirebilmesi, mahkûmun infaz kurumunda ıslah ve terbiye programlarına tabi tutulmasına ve dışarı çıkarıldıktan sonra da tutum ve davranışlarının gözetim altında bulundurulmasına bağlıdır. Ne var ki, özellikle ülkemiz uygulamasında şartla salıvermenin rutinleşmesi, cezaevinde geçi­rilen asgari süre içerisinde hükümlünün iyi halli olup olmadığı hususunda esnek davranılması ve bu konuda ciddi bir araştırma yapılmaması yukarıda belirtilen amaçlara ulaşılmasında önemli bir engeldir. Ayrıca şartla salıverilen kimselerin deneme süresi içerisinde, dışa­rıda da uygun bir gözetime tabi tutulması, sosyal, kültürel, kişisel gelişim gibi konularda desteklenmesi gereklidir.

Kurumun amaçlarına ulaşıp ulaşamadığı doğal olarak, salıve­rilen mahkumların tekrar suç işleme oranlarının incelenmesi ile ölçülür. Dolayısıyla şartla salıverme ile ilgili yapılan veya yapılacak düzenlemelerde, bu tür verilerin incelenmesi, infaz hukuku ve suçun önlenmesi açısından önem arz eder.

Şartla salıverme, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107 ve 108 inci maddelerinde düzenlenmiş olup, 7242 sayılı Kanununun yürürlüğünden önce basitçe süreli hapis cezasının üçte ikisini iyi halli olarak geçiren hükümlü şartla salıverilmekteydi (107/2). Daha önceki Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda bu süre 1/2 idi. Ayrıca o dönemde, bir ek madde ile, ayda 6 günlük indirimlerle, süreli hapis cezalarında iyi halli olarak çekilecek ceza süresi toplam cezanın %40’ına kadar inmekteydi. 2005 yılında şartla salıverme süresinin bir anda bilimsel yahut uygulamaya dönük bir araştırma olmaksızın, bu şekilde artırılması cezaevlerindeki doluluk oranlarını etkilemiştir. Yıllar içerisinde, uygulamadaki sertlik, 1 Haziran 2005’te yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu’nun cezalandırmada daha şiddetli bir eğilimi yansıtması ve ayrıca ülkedeki tutuklama koruma tedbirine yönelik yanlış beklentiler (yasal koşullar yerine peşin cezalandırma yahut kamuoyundaki haklı/haksız tepkileri gözetme gibi gayelerle uygulama) cezaevlerinin aşırı dolmasına sebebiyet vermiştir. Bunun üzerine 5.4.2012 tarihinde Yasaya 105/A maddesi ilave edilmiştir. Bu hükmün amacı o tarihlerde cezaevlerinde artan doluluk oranının azaltılmasıdır. Yukarıda yaşanan sıkıntılara bulunan çözüm “denetimli serbestlik” ile perdelenmeye çalışılmış ve “denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı” tarzında 105/A maddesi formüle edilmiştir. Bu hüküm uyarınca o tarihte açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren bir kimse şartla salıverilmesine bir yıl kala erken tahliye olma imkanına kavuşmuştur. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, şartla salıverme sürecinin önemli aşamalarından birini açık cezaevlerindeki infaz rejimi oluşturmaktadır. Ancak cezaevlerindeki sıkıntı o kadar büyüktü ki, böyle bir sürenin beklenmesi sorunun kısa vadede çözümüne engeldi. 105/A maddesinin hemen etki doğurabilmesi adına bir geçici maddeye de yer verildi (İnfaz Kanunu Geçici madde 4). Burada Kanunun 105/A maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ve ikinci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şartın önce 31.12.2015'e, bu tarih henüz dolmadan yapılan bir yasal düzenleme ile 31.12.2020'ye kadar aranmayacağı hükme bağlandı. Böylece kişinin bir yıl erken tahliye imkanından faydalanabilmesi için, açık cezaevine ayrılma koşulu ya da açık cezaevinde cezanın belirli bir kısmının çekilmiş olması şartı ortadan kaldırıldı. Bu düzenlemenin sonucu olarak, belirli bir sürenin altında hapis cezasına çarptırılan hükümlüler, hiç açık cezaevine ayrılmaksızın ya da cezasının belirli bir kısmını çekmeksizin tahliye imkanına kavuştular. 2012 yılından 2020 yılına geldiğimizde, ilki 17 Ağustos 2016 tarihli 671 sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Kurum ve Kuruluşlara İlişkin Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”, ikincisi de geçtiğimiz günlerde yürürlüğe giren 14.4.2020 tarih ve 7242 sayılı “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” olmak üzere her dört yılda bir cezaevlerinin boşaltılmasına dönük örtülü af düzenlemeleri yapmak zarureti doğdu. Bu durumun ve meseleye yaklaşım tarzının yanlışlığı 2005 yılından itibaren artan sorunlarıyla beraber devam etmesine rağmen, maalesef kamuoyumuz, hak etmeyen, ıslah olmayan, elde ettikleri infaz kazanımının hiçbir bilimsel açıklaması bulunmayan bu keyfi düzenlemeleri , toplumun güvenlik ihtiyacına, toplumsal barışa ve ceza adaletinin ilkelerine tercih etmeye alıştırılmıştır.

4. Şartla Salıvermenin Leh ve Aleyhindeki Görüşler

a. Lehindeki Görüşler

Şartla salıvermenin lehindeki düşünceler, kurumun hürriyeti bağlayıcı cezaların infazından kaynaklanan olumsuzlukların giderilmesinde önemli bir çare olduğu fikrinden yola çıkarlar. Bunları aşağıdaki şekilde ifade etmek mümkündür:

a) Cezanın özel önleme gayesi şartla salıverme ile kuvvetli bir şekilde teşvik edilir[6]. Kurum, cezaevine giren mahkûmun iyi halini destekler, onu cesaretlendirir, adeta ona hürriyetin çıraklığını yaptırır[7].

Şartla salıverme öyle bir uyarıcıdır ki; suçluya mahkûmiyet süresinden çok daha önce cezaevinden çıkabileceğini gösterir.

b) Şartla salıvermenin ileride gerçekleşme ihtimali; mahkûmun diğer mahkûmlarla gayri meşru ilişkiler içine girmesini önler. Müessese bu yolla hükümlülerin disiplinini teşvik eder. Özellikle uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların etkisiyle iradenin zayıf düşmesinin önüne geçer[8]. Böylece cezaevleri içerisinde disiplin ve düzenin korunmasına yardımcı olur[9].

c) Hapishaneler alınan tüm tedbirlere rağmen, yeni suçların öğrenildiği mekanlardır. Ayrıca uzun süre infaz kurumunda kalma hükümlünün normal hayata intibakını güçleştirir. Bu bakımdan infaz kurumunda geçirilen sürenin kısaltılması, kurumsallaşmayı önleyeceğinden şartla salıverme yerinde bir kurumdur[10].

d) Geçiş dönemi olarak deneme süresi çok değerlidir. Deneme süresi altında bulunan kimse, iyi davranış kurallarına uymak mecburiyetindedir. Bu süreç bireyin tekerrüre yönelmesi bakımından en müsait zamandır. Kötü gruplardan uzak durmak ve hayatını çalışarak kazanmak zorundadır. Bu bakımdan dışarıda yalnız bırakılmayarak yasal koruma organları tarafından desteklenir[11]. Bu gözetim olmazsa, deneme süresindeki mahkûm tüm iyi niyetine rağmen ihtiraslarına karşı koyamaz ve tekrar suç işleyebilir. Nitekim şartlı tahliye müessesesi; cezaevinden tamamen serbestîye geçişi daha az tehlikeli hale getiren bir tesviye havuzuna benzetilmiştir[12].

e) Şartla salıverme ayrıca toplumun emniyetini de sağlar. Zira şartla salıverilen tehlikeli hal gösterirse veya kusurlu bir biçimde hür olmayı kötüye kullanırsa cezaevine geri döner ve kurumda muhafaza edilir.

f) Adalet duyguları açısından cezasını çektiği esnada eyleminden pişmanlık duyan ve bu pişmanlığını samimi şekilde gösteren kimselere merhametli davranmak, bağışlayıcı olmak meşrudur.

g) Mahkûmun cezaevinde bulundurulacağı süreleri kısaltması itibarıyla devlet bakımından tasarrufu sağlar[13]. Aynı zamanda cezasının bir bölümünü dışarıda çeken hükümlü, bu sırada çalışarak, ailesine ve topluma daha yararlı bir birey haline gelir[14]. Cezaevindeyken masrafları devlet tarafından karşılanırken, dışarıda çalışarak vergi öder ve devleti destekler[15].

Toplum menfaati mağdurların zararlarının giderilmesini gerektirir. Bu bakımdan şartla salıverme, böyle bir koşula bağlandığında, hürriyeti bağlayıcı cezanın tamamını çektirmekten daha akıllıcadır. Verilen tazminat mağdurun yaşam standardının sürdürülmesine ve mali güvenliğinin sağlanmasına hizmet eder. Ayrıca hükümlüye sorumluluk duygusu kazandırılır[16].

h) Şartla salıverme hükümlülerin psikolojik terapi, finansal yardım, destek grupları, dini programlar gibi sosyal servislerden faydalanma imkanlarını artırır. Cezaevinde bu servislerin birçoğundan yararlanmak mümkün değildir[17].

b. Aleyhindeki Görüşler

Şartla salıverme kurumuna yöneltilen eleştiriler, kurumun bahsedilen özellikleriyle ilgili bulunmayıp, uygulamada görülen aksaklıklarla alakalıdır[18]. Gerçekten şartla salıvermenin dikkatsiz ve gereksiz uygulanması, cezaevinde belirli bir süre geçiren mahkûmlar hakkında rutin bir şekilde tatbikinin alışkanlık haline getirilmesi, kurumu amacından saptıracak ve fayda yerine zarar verici bir vasıta haline getirecektir[19]. Bu açıdan, müessesenin infaz hukuku mülahazalarıyla değil de bütçeye getirilen yük ve fiziki yetersizlik gerekçeleriyle hapishanelerin doluluk oranlarının arttığı dönemlerde daha fazla uygulanması yerinde değildir. Ülkemizde şartla salıverme maalesef bu amaca hizmet eden bir infaz aracıdır.

Ayrıca şartla salıverilecek mahkûmların isabetli bir şekilde seçilmesi[20] ve bunlar hakkında deneme süresi içerisinde yeterli gözetim ve denetimin sağlanması zaruridir. Ancak bahsedilen bu hususların gerçekleştirilmesi her şeyden önce, fiziki koşulların yeterliliğine, yetişmiş- uzman cezaevi personelinin varlığına ve uygun rehabilite programlarını yürütebilecek teşkilatların kurulmuş olmasına bağlıdır[21]. Çünkü şartla salıverilecek mahkûmların seçimi kadar, bu mahkumlara dışarıda uygulanacak tedbirlerin niteliği de[22] önemlidir.

Şartla salıverilen mahkûma bireysel özelliklerine uygun bir meslek öğretilmesi, karşılaştığı problemlerin üstesinden gelebilmesi için toplum içerisinde yalnız bırakılmaması gerekmektedir. Bu hususlar yerine getirilmediği takdirde gelişigüzel tatbik olunan şartla salıverme işlemleri ne salıverilen hükümlüler ne de toplum bakımından fayda getirecektir[23]. Nitekim bu tarz uygulamalar neticesinde, halkın güvenlik içerisinde yaşama hakları sınırlanmakta, toplumsal emniyet tehdit edilmektedir[24].

[1] Bkz. İçel-Akıncı-Özgenç-Sözüer-Mahmutoğlu-Ünver, s.63 vd.

[2] Mengüç A. Rıza, Ceza İnfaz Hukuku ve İnfaz Müesseseleri, 2. Baskı, İstanbul, 1975, s.191.

[3] Mengüç, s. 191; Özbek, İnfaz Hukuku, s.316.

[4] Bkz. İçel, Kayıhan, “Hürriyeti Bağlayıcı Cezalara Seçenek Olan Müesseselerdeki Gelişmeler ve Türk Ceza Sisteminin Bu Yönden Değerlendirilmesi”, in: Değişen Toplum ve Ceza Hukuku Karşısında Türk Ceza Kanununun 50 Yılı ve Geleceği Sempozyumu, (22–26 Mart 1976), İstanbul 1977, s.321 vd.; Avcı, Mustafa, Hürriyeti Bağlayıcı Cezalara Seçenekler (İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi), İstanbul 1994, s.241 vd.; Gülşen, Recep, Hürriyeti Bağlayıcı Cezaların İnfazında Çağdaş Sistem (İ.Ü.Sosy. Bilm. Enst. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), İstanbul 1993, s.124.

[5] Kşz. Kafes, Veli, TCK. Öntasarıları ve İçtihatlar Işığında Hukukumuzda Şartlı Salıverme ve Uygulamadaki Sorunlar, Ankara 1998, s.12.

[6] Mousson, Nelly, Die bedingte Entlassung im schweizerischen Recht. Eine rechtsvergleichende Studie. Heidelberg 1922, s.18; ayrıca bkz. Yalçınkaya, Namık K., “Şartla Salıverme”, in: Yargıtay Yüzüncü Yıldönümü Armağanı, İstanbul 1968, s.248.

[7] Dönmezer-Erman, III, n.1717; Denker, Rauf-Esin, Abdülgani, Muamele Örneklerile İzahlı ve Tatbikatlı Meşruten Tahliye ve Tahliyenin Geri Alınması, İstanbul 1959, s.35; Akbulut, İlhan, “Şartla Tahliye”, İÜHFM., C.:LV, S.:1–2, 1995–1996, İstanbul 1996, s.174; Akıncı, Füsun Sokullu, “Cumhuriyetin 75. Yılında 647 Sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Yer Alan Cezalar ve Yapılması Gereken Değişiklikler”, in: Cumhuriyet’in 75. Yıl Armağanı, İstanbul 1999, s.345.

[8] Mousson, s.19; Callison, s.234.

[9] Dönmezer-Erman, III, n.1717; Akıncı, Cumhuriyetin 75. Yılında 647 Sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Yer Alan Cezalar ve Yapılması Gereken Değişiklikler, s.345.

[10] Schmalleger, s.378; Callison, s.234.

[11] Klein, Irving J., Constitutional Law For Criminal Justice Professionals, 2. Edition, Miami-Florida 1986, s.381.

[12] Bkz. Callison, s.234.

[13] Schmalleger, s.378; Callison, s.234; Dönmezer-Erman, III, n.1717; Akbulut, s.175.

[14] Klein, s.381; Schmalleger, s.378; Callison, s.234; Kafes, s.15. Kurumun hapis cezası dolayısıyla parçalanan ailelerin tekrar bir araya getirilmesinde, aile bağlarının yeniden tesisinde de etkili olduğu belirtilmiştir. Bkz. Schmalleger, s.378.

[15] Schmalleger, s.378.

[16] Schmalleger, s.378.

[17] Schmalleger, s.378, 379.

[18] Bununla beraber, kurumun cezanın kesinliğini ortadan kaldırdığı belirtilerek, böylece ciddi suçlardan mahkûm olan kimselerin erken salıverilerek hak ettikleri oranda cezalandırılmadıkları ifade edilmiştir. Bkz. Schmalleger, s.379.

[19] Dönmezer-Erman, III, n.1718.

[20] Amerika Birleşik Devletleri’nde de kuruma getirilen temel eleştirilerden birisi de şartla salıverilmeye hak kazanacak hükümlülerin seçiminde bilimsel kriterlere uygun davranılmadığı, karar aşamasında bir takım ayrımcı unsurların etkili olduğudur. Bkz. Walker, Samuel, Sense and Nonsense about Crime and Drugs. A Policy Guide, Fifth Edition, Belmont 2001, s.219 vd.; Jacobs, s. 322. Bu konuda ayrıca bkz. Walker, Samuel-Spohn, Cassia-De Lone, Miriam, The Color Of Justice, Race, Ethnicity and Crime in America., Second Edition, United States 2000, s.267 vd.

[21] Dönmezer-Erman, III, n.1718; Callison, s.235.

[22] Binder, Arnold-Geis, Gilbert, Methods of Research in Criminology and Criminal Justice, New York 1983, s.73 vd.; Walker, s.121.

[23] Dönmezer-Erman, III, n.1718.

[24] Schmalleger, s.379; Smith, Michael E.- Dickey, Walter J., “Reforming Sentencing and Corrections for Just Punishment and Public Safety”, in: Sentencing and Corrections. Issues for the 21st Century. September 1999, No:4, NCJ 175724, s.1 vd. (http://www.ojp.usdoj.gov/nij).

--

--

A. Caner YENİDÜNYA
A. Caner YENİDÜNYA

Written by A. Caner YENİDÜNYA

Prof. Dr. , Hukuk, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku, Kriminoloji, İnfaz Hukuku

No responses yet