Karşılaştırmalı Hukuktaki Örnekleriyle Ülkemizde Uygulanan Sermayeye Dayalı, Otomatik Vatandaşlık Kazanımı: Satılık Vatandaşlık

A. Caner YENİDÜNYA
23 min readApr 4, 2022

(Bu makale Av. Selvacan Akpınar ile birlikte kaleme alınmıştır)

1- Giriş

Soy, dil, din, ırk gibi nitelikler açısından var olan ya da olmayan özellikler, kişi ile devlet arasındaki ilişki nazarında, hukukun düzenleme ve inceleme alanı dışında kalır. Bu ilişki; siyasal, manevi ya da ekonomik açılardan sıkı veya tam aksine gevşek olabilir. Ancak bu açılardan yapılan değerlendirmeler, o kişiyle söz konusu devlet arasındaki hukuksal bağı, ilke olarak, etkilemez. Bu itibarla; vatandaşlığı, belirli bir devletle kişi arasındaki karşılıklı hak, görev ve yükümlülük ilişkilerini belirleyen hukuksal bağ olarak tanımlamak gerekir. Nitekim Uyrukluğa İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin[1] 2’nci maddesinde; uyrukluk, kişinin etnik kökenine bakılmaksızın, devlet ile arasında var olan hukuksal ilişki olarak tanımlanmıştır (m.2/a).

Modern dönemde insan haklarına dayalı anlayışın sonucu olarak kişilere, vatandaşlık esası dikkate alınmaksızın tüm devletlerden talep edebileceği asgari birtakım haklar tanınmışsa da vatandaşlık bağı, devletin sadece vatandaşına birtakım yükümlülükler yükleyebilmesi, vatandaşın da devletten, diğer devletlere yöneltemeyeceği bazı istemlerde bulunabilmesi ve yabancıların sahip olmadığı bazı imtiyazlara sahip olmasının hukuki dayanağı olarak kabul edilir.

Devlet ile kişi arasındaki hukuki bağı ve bu bağ dolayısıyla ortaya çıkan rejimi tespit etmesi nedeniyle kamu hukukuna ait olan vatandaşlık hukuku[2]; bir devlet açısından vatandaşlığın kazanılması, yitirilmesi değiştirilmesi gibi, vatandaşlığı düzenleyen kurallardan oluşur. Bu yönüyle vatandaşlık hukuku, ulusal düzeyde değerlendirilen, iç hukuka dair bir alandır. Bununla birlikte devleti oluşturan ögelerden bir tanesinin “insan topluluğu” olduğu ve hem iç hem de uluslararası düzenin, güvenliğin tesis edilmesi açısından vatandaşlık bağının uluslararası önemi haiz olduğu göz ardı edilemez. Ayrıca devletler arasında yapılan anlaşmalar çerçevesinde ortaya çıkan seyahat rejimi gibi konular nazara alındığında, bir devletin kişilere vatandaşlık vermesinde, dar anlamda olsa da uluslararası hukukun öngördüğü bazı ilkelere uyulması gerektiği kabul edilir[3].

Vatandaşlığın diğer devletler bakımından kabul görmesi açısından en yaygın kullanılan ölçüt, doğum yeri ölçütüdür. Bunun anlamı, kişinin ana ve/veya babasının, vatandaşlık veren ülkenin tabiyetinde bulunması (kan bağı ilkesi)[4]yahut da doğum olgusunun o ülke sınırlarında gerçekleşmiş olmasıdır (doğum yeri ilkesi).

2- Türk Vatandaşlığının Kazanılması

a- Türk Vatandaşlığının Doğumla Kazanılması

Türk vatandaşlığı; 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 5’inci maddesine göre doğumla veya sonradan kazanılabilmektedir. Kural; vatandaşlığın doğumla kazanılması olup, bu yolla vatandaşlığın kazanılması kendi içinde soy bağı veya doğum yeri ölçütlerine göre gerçekleşmektedir.

Soy bağı ölçütünün düzenlendiği Türk vatandaşlığı Kanunu’nun 7’nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca; Türk anne ve/veya babadan olup, evlilik birliği içinde doğan çocuk, Türkiye’de veya yurt dışında doğmuş olması fark etmeksizin Türk vatandaşıdır. Aynı maddenin ikinci fıkrasında; Türk annenin ve yabancı babanın evlilik dışında doğan çocuklarının Türk vatandaşı olacağı, üçüncü fıkrasında ise yabancı anne ve Türk babanın evlilik dışında doğan çocuklarının da soy bağının kurulmasına ilişkin gerekli usullerin tamamlanması halinde Türk vatandaşı olacağı öngörülmektedir.

Doğum yeri ölçütü ise, Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 8’inci maddesinde düzenlenmiştir. Burada hem annesi hem babası yabancı olan çocukların Türkiye’de doğmaları halinde, anne veya babalarından dolayı başka bir ülkenin vatandaşlığını kazanamamaları koşuluyla Türk vatandaşı olacağı ifade edilmiştir. Böylece, Türkiye’de doğan çocukların vatansız kalmasının önüne geçilmektedir.

Türk vatandaşlığının kazanılması ve yitirilmesi gibi yönetsel işlemlerde yetkili makam İçişleri Bakanlığı’dır. NitekimTürk Vatandaşlığı Kanunu m.4’e göre, “Türk vatandaşlığının kazanılmasına ve kaybına ilişkin hizmetler yurt içinde Bakanlık… tarafından yürütülür.” Belirtelim ki; burada bahsi geçen yönetsel işlemler Türk vatandaşlığının doğum dışında kazanıldığı, sonradan kazanım olarak da nitelendirilen hallerde gündeme gelmektedir. Bu işlemlerle ilgili hazırlığı İçişleri Bakanlığı yapmakta ve sonuçlandırılmak üzere Cumhurbaşkanı’na sunmaktadır[5].

b-Türk Vatandaşlığının Sonradan Kazanılması

Türk vatandaşlığının sonradan kazanılması; Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 9’uncu maddesi uyarınca, yetkili makam kararı[6] veya evlat edinilme[7] ya da seçme hakkının kullanılması[8] ile gerçekleşir. Yazımız kapsamında; Türk vatandaşlığının sonradan kazanıldığı hallerden, yetkili makam kararı ile kazanılma üzerinde durulacak ve belirli miktarda yatırım yapan yabancılara vatandaşlık hakkı tanınmasına ilişkin uygulama hakkında bilgilendirme yapılacaktır.

Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen bir yabancı, Kanun’un 11’inci maddesinde öngörülen şartları[9] taşıdığı takdirde yetkili makam kararı ile vatandaşlık kazanabilmekte; ancak bu şartların sağlanması, kişiye vatandaşlık kazanması için mutlak bir hak sağlamamaktadır. Dolayısıyla; Kanunda öngörülen şartların birisini dahi taşımayan yabancılara Türk vatandaşlığı verilemeyeceği gibi, şartların bütünüyle yerine getirilmesi halinde de yetkili makamın Türk vatandaşlığını kazandırma mecburiyeti bulunmamaktadır. Bu bakımdan, “iç ve dış politika ile Devletin genel güvenliği” ve “siyasi çıkarları” göz önüne alındığında, idarenin takdir hakkını vatandaşlık başvurusunun reddi yönünde kullanması hukuka aykırı olarak değerlendirilmemektedir[10]. Örneğin Danıştay 10. Dairesi’nin 23.01.2012 tarihli, 2008/2042 E. ve 2012/109 K. sayılı kararında[11]; “Türk vatandaşlığına alınıp alınmama konusunda idareye tanınan takdir yetkisinin, devletin hükümranlık hakkının bir sonucu olduğu, buna göre topluma faydalı bir kişi olduğunu telkin edemeyen davacının Türk vatandaşlığına geçme istemi hakkında; Devletin toplumun huzurunu ve güvenliğini sağlama görevi dikkate alınarak Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun tanıdığı takdir yetkisi çerçevesinde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı” ifade edilmiştir.

Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 11’inci maddesinde öngörülen şartlar, yabancıların yetkili makam kararı ile vatandaşlık kazanabilmesinin genel yolu olup, Türk vatandaşlığının kazanılmasında istisnai haller Kanun’un 12’nci maddesinde belirtilmiştir. Belirtmeliyiz ki; Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 11’inci maddesinde düzenlenen Türk vatandaşlığının genel olarak kazanılması şartları, istisnai haller kapsamında Türk vatandaşlığını kazanabileceği öngörülen kişiler hakkında aranmamaktadır. Bir başka ifadeyle; istisnai haller kapsamında olan kişilerin, Türk vatandaşlığını kazanabilmesi kolaylaştırılmıştır[12]. Bu kişiler hakkında dikkate alınan ölçüt, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından vatandaşlığa alınmalarına engel bir hallerinin bulunmamasıdır. Türk vatandaşlığının istisnai haller kapsamında kazanılması hususunda yetkili makam Cumhurbaşkanı olup, bu makamın takdir yetkisi söz konusudur.

5901 sayılı Kanun’un, “Türk Vatandaşlığının Kazanılmasında İstisnai Haller” kenar başlıklı 12’nci maddesinde; “(1) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla Cumhurbaşkanı kararı ile aşağıda belirtilen yabancılar Türk vatandaşlığını kazanabilirler.

a) Türkiye’ye sanayi tesisleri getiren veya bilimsel, teknolojik, ekonomik, sosyal, sportif, kültürel, sanatsal alanlarda olağanüstü hizmeti geçen ya da geçeceği düşünülen ve ilgili bakanlıklarca haklarında gerekçeli teklifte bulunulan kişiler.

b) (Ek: 28/7/2016–6735/27 md.) 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca[13] ikamet izni alanlar ile Turkuaz Kart sahibi[14] yabancılar ve bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocuğu.

c) Vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişiler[15]

d) Göçmen olarak kabul edilen kişiler[16]

denilerek Türk vatandaşlığının Cumhurbaşkanı kararıyla kazanılmasına imkân tanınmıştır.

Bu çerçevede Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’in 20’nci maddesinin 2’nci fıkrasında, 05.01.2022 tarihli 5072 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yapılan değişiklikle;

“a) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirdiği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca tespit edilen,

b) En az 250.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarındaki taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı veya kat mülkiyeti ya da kat irtifakı kurulmuş, en az 250.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarı peşin olarak yatırılan ve tapu siciline üç yıl süreyle devir ve terkini yapılmayacağı taahhüdü şerh edilmek şartıyla noterde düzenlenmiş sözleşme ile taşınmazın satışının vaat edildiği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca tespit edilen,

c) En az 50 kişilik istihdam oluşturduğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca tespit edilen,

ç) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit edilen,

d) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında Devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilen[17]

e) En az 500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz tutarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın aldığı Sermaye Piyasası Kurulunca tespit edilen” yabancının, Kanunun 12’nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında Cumhurbaşkanı kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabileceği öngörülmüştür.

İfade etmeliyiz ki; 05.01.2022 tarihli 5072 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik’te yapılan değişiklikler neticesinde, Türk vatandaşlığının istisnai yolla kazanılabilmesi için öngörülen yatırım tutarlarının yalnızca döviz cinsinden yapılması yönünde bir sınırlama getirilmiş ve bu yatırımın Türk Lirası cinsinden yapılabilmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır.

Bunun yanında; Yönetmeliğin 20’nci maddesine eklenen 10’uncu fıkra ile, 2’nci fıkranın (b), (ç), (d) ve (e) bentlerinde belirtilen döviz tutarlarının işlem öncesinde Türkiye’de faaliyet gösteren bir bankaya ve bu banka kanalıyla da Merkez Bankası’na satılacağı öngörülmüştür. Fıkranın devamında; söz konusu satım sonucunda, 2’nci fıkranın (ç) bendi gereğince elde edilen Türk Lirası tutarların Türk Lirası mevduatta, (d) bendi gereğince elde edilen Türk Lirası tutarların ise Türk Lirası cinsinden Devlet Borçlanma araçlarında üç yıl süreyle tutulacağı belirtilmiştir.

Yönetmeliğin 20’nci maddesinin 2’nci fıkrasında öngörülen parasal değerlerin belirlenmesinde; 106 sayılı ve 18.09.2018 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı’na göre, T.C. Merkez Bankası’nın efektif satış kuru veya çapraz döviz kuru esas alınmakta olup, aynı karar doğrultusunda, yatırım türleri arasında geçiş yapılmasına izin verilmektedir[18].

3- Düzenleme Neticesinde Ortaya Çıkan Olumsuzluklar

a-Türk Vatandaşlığının Değerinin Düşürülmesi

Sermayeye dayalı vatandaşlık kazanımı konusunda; üzerinde titizlikle durulması gereken konuların en başında bu sermaye/yatırım miktarının tespiti gelir. Zira konunun, muhataplarınca ilk değerlendirilmesinde ilgili sermaye değerinin miktarı ve bunun, benzeri düzenlemeler içeren ülkelerdeki değerlerle mukayesesi dikkate alınmaktadır. Vatandaşlığın, deyim yerindeyse belirli bir bedel karşılığında elde edildiği bu yöntemde, ister istemez bir emtia fiyatında olduğu gibi biçilen değer, vatandaşlığın öz değeri gibi algılanmakta ve yorumlanmaktadır. Bu yönden konu değerlendirildiğinde, 19.09.2018 tarihinde 30540 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 106 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı Eki Kararın 1’inci maddesiyle yapılan değişiklikle;

- Yatırıma bağlı vatandaşlığın 2.000.000 USD’den 500.000 USD’ye,

- Taşınmaz alımına bağlı vatandaşlığın 1.000.000 USD’den 250.000 USD’ye,

- 3.000.000 USD veya karşılığı Türk Lirası nakit paraya bağlı vatandaşlığın 500.000 USD’ye,

- 3.000.000 USD veya karşılığı Türk Lirası devlet tahviline bağlı vatandaşlığın 500.000 USD veya karşılığı Türk Lirası devlet tahviline bağlı tutulduğu görülmektedir.

Böylece, 2018 öncesinde öngörülen miktarlar; 1/4, 1/6 oranında düşürülüp vatandaşlık kazanılması sağlanarak Türk vatandaşlığı, deyim yerindeyse ucuzlaştırılmıştır. Bu durum, Türk vatandaşlığının öz değeri bakımından itibar kaybına sebebiyet vermektedir.

Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki; ülkelerin seyahat rejimi belirlenirken, diğer ülkelerin sosyal, ekonomik ve kültürel durumları dikkate alınmaktadır. Türkiye’nin, bahsi geçen uygulama ile “sermaye getiren herkese vatandaşlık veren bir ülke” profili çizmesi, kanaatimizce ülkemizin dünya ülkeleri arasındaki itibarını zedeleyen bir başka sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum diğer ülkelerin, seyahat amacıyla topraklarına gelmek isteyen “Türk vatandaşlarının” esasında kim oldukları ve ne ölçüde araştırılarak vatandaşlığa hak kazandıkları hususunda şüphe duymalarına sebebiyet verecektir.

b- İkamet İzni Sonucunda Otomatik Vatandaşlık Kazanılması Sorunu

Yönetmelik hükmünün dayanağı olarak gösterilen Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12/1-b düzenlemesine bakıldığında, adı geçen hükümde; “6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun 31 inci maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca ikamet izni alan” kişilerden söz edildiği görülmektedir. Burada anılan 6458 sayılı Kanun’un ilgili düzenlemesinde (31/1-j) ise “Türkiye’de çalışmayan ancak Cumhurbaşkanınca belirlenecek kapsam ve tutarda yatırım yapacaklar ile bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocuğuna” ikamet izni verileceği belirtilmiştir.

Bu durum, “ikamet izni” ile “vatandaşlığın” aynı şartlara bağlandığını, sermayeye bağlı vatandaşlık için öngörülen miktarı ülkeye sokan kişilerin otomatik ikamet izni alıp sonrasında başkaca bir şart aranmaksızın vatandaşlığa geçirilebilmesinin önünün açıldığını ortaya koymaktadır.

Uluslararası alanda devletlerin bu konuda kabul ettiği uygulamalara bakıldığında, hiçbir ülkede; “getirilen sermaye sonrası otomatik ikamet izni ve sonucunda otomatik vatandaşlık” gibi bir tatbikat olmadığı görülmektedir.

c- Başvurucunun Adli Sicil Kaydının Etkin Biçimde İncelenmemesi

Sermaye getiren yabancıya ikamet izni verilirken 6458 sayılı Kanun’un 32’nci maddesine göre yabancının Türkiye’de kalacağı adresi bildirmesi yeterli olmaktadır. Öyle ki adli sicil kaydı, “istenmesi halinde sunulacak evrak” arasında sayılarak (m.32/1-ç) “sabıkan bulunsa da biz önemsemeyebiliriz; sermaye getirsen yeter” gibi bir anlayışa yer verilmiştir.

Bununla birlikte; vatandaşlık verilen varlıklı kişinin, özellikle yurtdışında kara para aklama gibi suçlara bulaşmış olması yahut vatandaşlık kazanıldıktan sonra kültür-gelenek-ahlak gibi ortak özellikleri bulunmayan bu “Türk vatandaşlarının” yurt dışında daha sonra bir suç işlemeleri halinde, bundan Türkiye’nin itibari değer olarak nasıl zarar göreceği hesaba katılmamıştır. Vatandaşlık başvurusunda bulunacak kişilerin adli sabıka kaydı dikkate alınmadığı takdirde, ülkenin uluslararası alanda itibarının zedelenmesi tehlikesinin yanı sıra Türk toplumunun da güvenlik bakımından tehlikelere açık hale geleceği kuşkusuzdur.

Adli sabıka kaydı koşulu; kişinin geldiği ülkedeki sabıkasını da kapsamakta olup, dünyadaki örneklere bakıldığında “adli sabıka kaydı” koşulunun gerek oturum izni gerekse de vatandaşlık başvurularında arandığı görülmektedir. Örneğin Kanada’da; vatandaşlığa başvuran kişinin o ülke dışında almış olduğu bir cezayı çekiyor olması, şartlı tahliye hizmetinde bulunuyor olması, ister Kanada içinde isterse de dışında yargılaması devam eden bir davada sanık sıfatıyla yer alması ve başvurudan 4 yıl öncesine kadar bir mahkûmiyet hükmü almış bulunması, vatandaşlık hakkının kazanılmasına engel teşkil etmektedir[19]. Ayrıca bu ülkede oturum izni almış kişilerin, o esnada adli sicil kayıtlarının temiz olması doğrudan vatandaşlığa geçebilmelerine imkân sağlamamaktadır. Bu kişilerin de oturum izni aldıktan sonra bazı suçlar yönünden herhangi bir soruşturma geçirmemiş olmaları ve bu süreçte Kanada yetkilileri tarafından ülkeyi terk etmeleri için bir emir almamaları gerekmektedir.

Adli sabıka kaydının temiz olması, vatandaşlık başvurusu için şart koşulmasına rağmen, uygulamada birtakım güvenlik açıklarının önlenememesi de mümkündür. Örneğin basına yansıyan haberlere göre[20]; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nce çeşitli suçlardan hüküm giymiş ve İnterpol tarafından aranan bazı kişilere vatandaşlık verildiği, bu durumun da üst düzey yetkililerce kolaylaştırıldığı iddia edilmiştir. Haberlerin doğruluğunun ortaya çıkması üzerine, 2013 yılından itibaren uygulanan ve önemli bir gelir elde edilen yatırımcı programı 1 Kasım 2020’de sonlandırılmıştır.

d- Başvurucunun Türkiye’ye Yasal Yollarla Giriş Yapması ve Getireceği Sermayenin Yasal Yollardan Elde Edilmesi Gerekliliğine İlişkin Ayrıntılı Düzenleme Yapılmaması

Öngörülen uygulamada, sermaye ile vatandaşlık alacak yabancıların Türkiye’ye yasal yollardan giriş yapmaları aranmamıştır. Bu durum, son dönemde ülkemizin maruz kaldığı yasa dışı göç nedeniyle ortaya çıkan sorunları da artırma tehlikesi barındırmaktadır. Bununla birlikte, yabancıların getireceği sermayenin yasal yollarla elde edilip edilmediği de mutlaka araştırılması gereken hususlardandır. Aksi takdirde kara para aklama, rüşvet veya uyuşturucu madde ticareti gibi birçok suçun önü açılabilecektir. Nitekim birçok Avrupa ülkesinde, yatırım yoluyla vatandaşlık başvurusunda bulunanların, yatırım kaynağının yasal yollarla elde edildiğini kanıtlaması beklenmektedir[21].

e- TÜİK Verilerine Göre Türkiye’de Sermayeye Dayalı Vatandaşlığın Görünümü

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2018–2021 tarihleri arasındaki görünüme ilişkin yaptığı bir açıklamada, 19 bin 630 yabancı gerçek kişi, T.C. vatandaşlığı amacıyla 30 bin 358 adet taşınmaz (1218 tarla ve arsa, 29140 adet konut, işyeri) edinerek uygunluk belgesi almaya hak kazanmıştır” denilmiştir.

Dikkat edilirse bunların içinde sermaye piyasası aracı yahut devlet tahvili alan veyahut da nakit para getiren kişiler bulunmamaktadır. Bunlarla beraber sayının çok daha fazla olduğu düşünülebilir.

Burada asıl soru şudur: “Bu yaklaşık 20.000 kişi kimdir?!!!” Araştırıldı mı?

Yabancılara yapılan konut satışlarına ilişkin TÜİK verileri incelendiğinde[22];

Yabancılara yapılan konut satışları; yalnızca 2021 yılı Eylül ayına bakıldığında bir önceki yılın aynı ayına göre %25,8 artarak 6 bin 630 olmuştur. Türkiye’de toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı %4,5 olmuştur. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı 2 bin 995 konut satışı ile İstanbul alırken, İstanbul’u sırasıyla bin 358 konut satışı ile Antalya, 408 konut satışı ile Ankara izlemiştir. 2021 yılı Ocak-Eylül döneminde; yabancılara yapılan konut satışları %43,2 artarak 37 bin 479 olmuştur.

Türkiye’de konut satın alan yabancıların uyruklarına göre, en fazla konut satışının İran vatandaşlarına yapıldığı görülmektedir. 2021 yılı Eylül ayında İran vatandaşları Türkiye’den bin 323 konut satın almış, İran vatandaşlarını sırasıyla 990 konut ile Irak, 540 konut ile Rusya Federasyonu vatandaşları izlemiştir.

Peki bu alımlar, “yeter ki sermaye gelsin!” şeklindeki amacın hasıl olmasını sağlamış mıdır?

Öncelikle belirtmeliyiz ki; vatandaşlık kapısı açılabilsin diye 100–150.000 USD değerindeki konutların, “satıcıya yansıyacak vergi miktarı alıcı tarafından karşılanmak üzere anlaşılarak 250.000 USD gösterilerek birçok satış yapıldığı bilgisi” yalnızca dedikodudan ibaret olmayıp, bu şekilde yapılan çok sayıda satış mevcut olduğu, satıcıların bunu sağlamak için kendi anlaştıkları gayrimenkul değerleme şirketleri ile çalışarak, konut fiyatlarını kanuni sınırın üzerine çıkardıkları hususu, emlak ve gayrimenkul uzmanları tarafından açıklanmaktadır[23]. Bununla birlikte; Türkiye Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 2021/6 sayılı Genelgesi ile 20 Eylül 2021 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme sayesinde, artık değerleme uzmanları, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından otomatik olarak atanmaya başlamış ve böylece anlaşmalı satışların nispeten önüne geçilmiştir[24]. Dolayısıyla; bir taraftan ülke menfaati gözetilerek, ekonomik fayda sağlanması amacıyla hareket edilirken, diğer taraftan da yasal prosedürlerin dolanılması suretiyle söz konusu uygulamalardan beklenen faydanın elde edilememesi riskine karşı mutlaka bu tür önlemlerin alınması gerekmektedir.

Bununla birlikte; yıllık bazda taşınmaz cinsinden ortalama 35.000 satış yapıldığı düşünülürse, bu satışların milli gelire nazaran hatırı sayılır bir etkisi olduğu söylenemez. Nitekim araştırmalar[25]; dünya genelinde de yatırım yoluyla vatandaşlık verilmesine yönelik uygulamaların, ilgili ülke için beklenen ekonomik faydayı sağlamadığını ortaya koymuştur. Yatırımcıların temel amacı; ilgili ülke ile vatandaşlık bağı kurmaktan ziyade bu vatandaşlığın sağladığı imkanlardan yararlanmak olduğundan, vatandaşlığın kazanılması için asgari sürenin geçirilmesinin ardından bu yatırımların nakde çevrilerek yurt dışına çıkarılması söz konusu olmaktadır[26].

Bu durumda; demokrasi ve hukuk güvenliği tesis edilerek elde edilecek gelire göre, vatandaşlık dağıtarak elde edilen gelirin herhangi bir açıdan tercih edilebilir yanı yoktur.

f- Sermayeye Dayalı Vatandaşlığın Türkiye’deki İşsizlik Olgusu Üzerine Etkisi ve Öneriler

Güncel TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Eylül ayında 3 milyon 794 bin kişi olarak, mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı ise %11,5 seviyesinde açıklanmıştır[27]. Dolayısıyla ülkemizde önemli derecede işsizlik sorunu mevcutken; kendi vatandaşlarımıza istihdam sağlayacak çözümler üretmek yerine yabancıların sermaye getirmesi yoluyla ülke nüfusunu artırmak, ülke ekonomisini güçlendirme amacına hizmet etmeyecek ve refah seviyesini düşürecektir. Oysa ki, dünyada diğer devletlerde de örneği görüldüğü gibi, yabancı yatırımcıların yalnızca sermaye getirmeyip, ihtiyaç duyulan alanlarda Türk vatandaşlarının istihdam edilebileceği şekilde iş yerleri açması ve tabi ki iş yeri açacakları bu alanlarda belli bir bilgi birikim sahibi olmaları gibi koşullar öngörülerek hem kendi vatandaşlarımız hem de başvuruda bulunan yabancılar bakımından karşılıklı menfaat sağlanabilecektir. Örneğin; vatandaşlık kazanımı için yatırım yapacak olan yabancılara örneğin; teknoloji, otomotiv gibi alanlarda yatırım yapmaları ve yatırımcıların da bu alanda yetkin kişiler olmalarının şart koşulması ile ülke gelişimine ve istihdamına önemli bir katkı sunulabilecektir.

g- Sermayeye Dayalı Vatandaşlıkta Nüfus Yoğunluğu ve İstihdam İhtiyacının Gözetilmesi Gerekliliği

Nüfus dağılımı gözetildiğinde, Türkiye’de ikamet etmek isteyen yabancıların hali hazırda nüfus yoğunluğu sebebiyle birçok sorunu barındıran İstanbul, Ankara ve İzmir gibi iller yerine, az nüfuslu olup iş gücü ve yatırım ihtiyacı bulunan illere yönlendirilmesi de ülke menfaatine hizmet edecek bir koşul olarak öngörülebilir. Ancak mevcut durumda; yabancıların en çok tercih ettiği ilk on il listesinde 95 bin 580 kişi ile İstanbul ilk sırada yer alırken, Antalya’nın 78 bin 996 kişi ile ikinci sırada yer aldığı ve bu illeri Muğla, Aydın, Bursa ve Ankara gibi yine yoğun nüfuslu illerin takip ettiği görülmektedir[28]. Kanaatimizce; vatandaşlık kazanımı amacıyla yapılacak yatırımların, yatırıma ihtiyaç duyulan illere bu bölgelerde fayda sağlayacak alanlara yönlendirilmesi yerinde olacaktır. Bu bakımdan ülke menfaatlerine hizmet etme amacı ön plana alınması suretiyle; yatırımcıların örneğin, İstanbul gibi bir metropolden konut alması yerine, istihdam oranının düşük olduğu illerimizde iş yerleri açması yönünde teşvik edilmeleri ülke gelişimine daha fazla katkı sağlayacaktır.

4-Mukayeseli Sermayeye Dayalı Vatandaşlık Uygulamaları

a) Almanya

Örneğin Almanya’da yatırım yoluyla ikamet izni alabilmek için, en az 250 bin Euro değerinde yatırım yapma ve bu yolla kurulacak iş yerinde en az 5 kişi çalıştırarak istihdam sağlama zorunluluğu öngörülmekte iken, bu koşul 2012 yılında kaldırılmıştır. Hali hazırda Almanya’da iş yeri kurarak ikamet izni alabilmek için, kurulacak iş yerinin Avrupa Birliği standartlarına uygun olması gerekmektedir[29]. Yabancıların Federal Bölgede İkamet, İstihdam ve Entegrasyonu Hakkında Kanun’a göre[30]; Alman Federal İstihdam Bürosu tarafından bu iznin verilebilmesi için, yatırımcının öncelikle ilgili iş yerinde çalıştıracağı işçilerin, Almanya’da aynı alanda çalışan işçilerden daha kötü koşullar altında çalışmayacaklarını garanti etmesi beklenmektedir. Dolayısıyla; iş yeri kurmak için ne ölçüde yatırım yapılacağına dair genel bir miktar öngörülmemekte, yapılacak işin niteliği ve hacmi gözetilmekte ve yatırımcının hem iş yeri kurma hem de sonrasında iş yerine ait her türlü maliyeti karşılama bakımından yeterli sermayesi olup olmadığı araştırılmaktadır. Bununla birlikte; yatırım yoluyla ikamet izni alabilmek için sermaye yeterli olmamakta, iş yerini kuracak kişinin ilgili alanda mesleki yeterliliği de değerlendirilmektedir. Ayrıca, yatırımının ve girişimin Almanya ekonomisine artı bir değer katması mutlaka beklenmektedir. Almanya’da bu yolla ikamet izni aldıktan sonra 5 yıl boyunca yaşayanların; kalıcı ikamet izni için başvuru yapması ve Almanca dil seviyesine göre 6 ila 8 yıl kadar Almanya’da yaşamış olan yabancıların, vatandaşlık almak için başvuruda bulunması mümkün olsa da bu koşul, vatandaşlığa hak kazanmak için tek başına yeterli değildir. Alman Anayasası’na aykırı davranmamak, sabıkasız olmak, Almanya’nın yasal ve sosyal düzeni hakkında yeterli bilgiye sahip olmak gibi birçok koşul da vatandaşlığın alınması için gerekli olmaktadır. Bu doğrultuda; Almanya iş gücü açığı bulunan ve nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyan ülkelerden olmasına rağmen[31], devletin vatandaşlık hakkını tanıyacağı kişilerin, ülkeye maddi ve manevi anlamda zarar vermeyecek nitelikte ve ülkeyi tanıyan, ülkeye kolayca adapte olabilecek kişiler olması konusunda hassasiyet gösterildiği anlaşılmaktadır.

b- İngiltere

Ankara Anlaşması’nın yürürlükte olduğu süreçte İngiltere’deki uygulamaya göre, Türk vatandaşlarına özel olarak Ankara Anlaşması çerçevesinde girişimci vizesine bağlı bir yıllık vize verilmesinin ardından, bu süre sonunda girişimci vizesi sahibi Türk vatandaşının yürüttüğü işle ilgili İngiltere hükümeti uygunluk verirse, vize süresi üç yıl daha uzatılmakta, İngiltere’de bu koşullarda 4 yıl yaşayanlar sürekli oturum hakkını kazanmakta, ayrıca 5 yıldan sonra ise vatandaşlık başvurusunda bulunabilmekte idi. Dolayısıyla vatandaşlığa giden yolda süreç, toplamda en az 9–10 sene sürmekte idi. Ancak, 1 Ocak 2021'den itibaren bu anlaşma üzerinden oturum izni başvurusu yapılamamaktadır.

İngiltere’deki güncel uygulamaya göre, İngiltere’de yeni bir iş kurmak veya var olan bir işi devralmak amacıyla girişimci vizesine başvurulması mümkün olup, söz konusu iş için en az 200 bin Sterlin değerinde yatırım yapılması gerekmektedir[32]. Girişimci vizesi, başlangıçta 3 yıl için verilmekte ve başvurusu sırasında beyan ettiği vaatleri yerine getiren kişiler vize sürelerini 2 yıl daha uzatabilmektedir. Nitekim 5 yıl boyunca İngiltere’de ikamet eden ve bu süre zarfında 450 günden fazla ülke dışında bulunmayanlar, aileleri ile birlikte daimî ikamet izni almakta ve bu iznin alınmasının ardından 1 yıl sonra İngiltere vatandaşlığı için başvuru yapmaya hak kazanmaktadır. Bununla birlikte; belirlenen sürelerin doldurulması vatandaşlığa hak kazanmak için yeterli olmamakta, kişinin temiz bir sabıka kaydına sahip olması ve İngilizce, İskoçça veya Gallerce dillerinden birisini çok iyi derecede konuşabilmesi gibi koşullar da bulunmaktadır[33]. Dolayısıyla, İngiltere’de de yalnızca sermaye getirerek ikamet izni ve sonrasında vatandaşlık alınması mümkün olmamaktadır.

c- Amerika Birleşik Devletleri

ABD’de, hükümetin belirlediği yerlerde 500 bin dolar yatırım yapmak ve bu yatırımla en az 10 kişilik istihdam sağlamak veya 1 milyon dolar sermayeli şirket kurmak kaydıyla kişiye süresiz oturum hakkı verilmektedir[34]. Sonrasında vatandaşlığa başvuru için en az 5 yıl geçmesi ve bu sürecin en az 2 yıl 6 ay kadarının ABD’de geçirilmesi gerekmektedir. ABD özelinde dikkatimizi çeken husus; yatırım yoluyla oturum izni alınabilmesinin bir yöntemi olarak Bölgesel Merkez (Regional Center) yönteminin de alternatif olarak sunulması ve bu yönteme ilişkin prosedürlerin, diğer yönteme göre daha kolay ilerlemesidir. Bölgesel Merkez yöntemine göre; yatırımcı vizesi için başvuruda bulunanlara, ihtiyaç duyulan ve ABD Vatandaşlık ve Göç Hizmetleri idaresi tarafından onaylanan projeler için yatırım yapma imkânı tanınmaktadır. Böylelikle gayrimenkul projelerinin inşaat safhalarında harcanan fonlar için yatırımcılar hazır edilmektedir. Buna göre; devletin belli bir sermaye karşılığında doğrudan oturum izni ve vatandaşlık hakkı vermek yerine, yabancıları ülkenin gereksinim duyduğu projeler için teşvik ederek karşılıklı bir kazanım sağlamayı hedeflediği söylenebilir.

Türkiye’de uygulanan sistem bakımından da yukarıda eleştirdiğimiz üzere; ülkeye salt sermaye girişinin sağlanmasını hedeflemek yerine, vatandaşlık başvurusunda bulunan yabancıların, ülkenin ihtiyaç duyduğu alanlarda ve bölgelerde yatırım yapmasına yönelik bir sistemin öngörülmesi ile ülkemiz menfaatlerine katkı sunulması yerinde olacaktır.

d- Kanada

Kanada’ya bakıldığında; oturum izni başvurusunda bulunacak olan kişilerin, yasal olarak 800 bin Kanada Doları varlıkları olması ve Kanada ekonomi piyasasına 400 bin Kanada Doları değerinde yatırım yapmaları gerekmektedir. Ayrıca, yatırımcıların işletme yönetimi konusunda tecrübeli olduklarını veya yasal olarak bir teşebbüste pay sahibi olduklarını kanıtlamaları beklenmektedir[35]. Nitekim yatırımcıların bu şartları taşıması oturum izni almaları için yeterli olsa da izni almalarını takip eden 3 yıl içerisinde en az 1 tam zamanlı istihdam sağlayıp sağlamadıkları hususu da devlet tarafından denetlenmektedir. Oturum izninden sonra vatandaşlık başvurusu yapmak isteyenlerin ise başvuruyu imzalamadan önceki 6 yıl içinde en az 1460 gün ve 4 takvim yılının her birinde 183 gün Kanada’da yaşamış olmaları gerekmektedir[36]. Ülkede yaşama süresi haricinde gelir vergisi beyanı, dil becerileri, adli sabıka kaydı ve kişinin Kanada’yı ne kadar tanıdığı da dikkate alınan hususlardandır.

e- İspanya

İspanya’da yabancıların yatırım yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunması amacıyla 2013 yılında “Golden Visa” uygulaması yürürlüğe girmiştir. Bu uygulamaya göre, AB vatandaşı olmayan kişiler toplamda 500 bin Euro ve üstünde gayrimenkul satın aldıklarında kendileri ve aileleri için oturum izni alabilmektedirler[37]. Bununla birlikte; ikamet izni için yalnızca 500 bin Euro değerinde gayrimenkul alımı yeterli olmamakta, kişinin suç kaydının bulunmaması, daha önce reddedilmiş bir Schengen vize başvurusunun olmaması gibi koşullar da gözetilmektedir. Vatandaşlık hakkı elde edilebilmesi için ise 10 yıl boyunca İspanya’da yaşama şartı aranmaktadır.

f- Yunanistan

Yunanistan’da ise alınan gayrimenkullerin sayısı önemli olmaksızın toplamda 250 bin Euro ve üstü değerde taşınmaz satın alınması halinde, 5 yıllık oturum izni sağlanmaktadır. Oturum izni çalışma iznini kapsamayıp, vatandaşlık ise bu ihtimallere bağlı olarak verilmemektedir. Ancak oturum izni aşamasını geçmiş kişilere, 7 yıl sürekli olarak Yunanistan’da yaşamış olmaları, Yunanca öğrenmeleri ve başkaca şartları sağladıkları takdirde vatandaşlık başvurusu yapma imkânı tanınmaktadır.

g- Değerlendirme

Sonuç itibarıyla; sermayeye bağlı vatandaşlık gibi bir sistemi oturma izni, çalışma izni gibi öncellere bağlamayan, bu çerçevede belli sürelerin geçmesini aramayan, yatırım yapacak başvurucuların niteliklerini değerlendirmeyen, diğer bir deyişle otomatik vatandaşlık veren ülke bulunmamaktadır!

Türkiye’deki uygulamaya göre; vatandaşlığın istisnai yolla kazanılması bakımından belirlenen hususi ve genel koşulun, vatandaşlık verilecek kişilerin “milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından vatandaşlığa alınmalarına engel bir hallerinin bulunmaması” olduğu dikkate alındığında, bahsettiğimiz ön koşullar değerlendirilmeksizin bu kişilerin ülkenin milli güvenliğine ve kamu düzenine zarar verebilecek nitelikte olup olmadıklarının anlaşılması oldukça güçtür. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun gerekçesinde bu koşulun öngörülme amacının; “milli güvenlik bakımından tehlike teşkil eden ve milli menfaatler ve ülke bütünlüğü aleyhine faaliyet gösterenlerle bu faaliyetleri destekleyenlerin, bu gibi kişi veya kuruluşlarla ilişki içerisinde bulunanların ve herhangi bir isyan, sabotaj, casusluk, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, evrakta sahtecilik gibi kamu düzenini bozan faaliyetlerde bulunanların Türk vatandaşlığını kazanmalarını engellemek” olduğu görülmektedir. Öyleyse bu ölçütün altının doldurulabilmesi ve amacına uygun tatbik edilebilmesi için, en azından yukarıda eleştirdiğimiz üzere “adli sabıka kaydının temiz olması” ve “yatırımın yasal yollardan elde edilmesi” koşullarının etkin bir biçimde değerlendirmeye alınması ve başvurucuların, öncelikle oturma izni veya çalışma izni gibi koşullarla belirli bir süre Türkiye’de bulunmaları sağlanarak, ülkenin kamu düzeni ve milli güvenliğine zarar getirmeyecek biçimde yaşadıklarından emin olunmalıdır.

5- Yatırım Yoluyla Vatandaşlık Uygulamalarına Niçin İhtiyaç Duyulmaktadır? Ülkemizde Bu Uygulamaya İhtiyaç Var mıdır?

Vatandaşlık hakkının kazanımını öncelikle “ikamet şartına” bağlayan devletlere bakıldığında, bunların temel amacı da ülkeye mali kaynak sağlamak olup, bunun yanı sıra gayrimenkul sektörü gibi ekonomik açıdan zor durumda olan bir sektör bulunmakta ise söz konusu sektöre destek sağlamak, ihtiyaç duyulan alanlarda istihdam yaratmak, ülkenin vergi gelirlerini artırmak ve geri kalmış bölgeleri kalkındırmak gibi yan amaçların da bulunduğu söylenebilir[38].

Belirtmeliyiz ki; ikamet izni ve diğer ön şartlar bir kenara bırakılarak, yalnızca ülkenin elde edeceği mali kaynağı ön planda tutan vatandaşlık programları son 30 yıllık süreçte yaygınlaşmıştır[39]. Bu uygulamalar öncelikle Karayip bölgesindeki küçük ada devletlerinde ortaya çıkmış ve 2008 yılında yaşanan ekonomik krizle beraber, Avrupa devletleri de dahil olmak üzere dünyanın çeşitli ülkelerinde tercih edilir olmuştur[40]. Avrupa devletlerinde uygulanan yatırım programlarında, yatırımcıların getirmesi öngörülen malvarlığı değeri mikro devletlere nazaran daha yüksek tutulmakla birlikte, daha çok ilgi görmüştür. Çünkü Avrupa devletlerinden alınacak vatandaşlık, Avrupa Birliği vatandaşlığının da önünü açmaktadır. Yatırım yoluyla vatandaşlık sağlayan uygulamaların temel amacının; mali kaynak elde etme, özellikle de küresel ekonomik krizlerin yaratmış olduğu olumsuzlukların varlıklı kişilerin ülkeye getirecekleri maddi değerler yoluyla giderilmesi olduğu söylenebilir. Bununla birlikte söz konusu uygulama; vatandaşlık hakkı tanıyacak ülkenin güvenliği, kamu düzeni, vatandaşlık kazanan kişilerin seçme-seçilme hakkı veya askerlik yükümlülüğü gibi birçok konuya ilişkin sorunu da beraberinde getirmektedir. Nitekim vatandaşlık kavramının alelade görülmesi ve aidiyet duygusu sağlanmaksızın vatandaşlık hakkı tanınması yönünden de bu uygulamalar, eleştirilerin odağı haline gelebilmektedir[41]. Örneğin 2014 yılında Avrupa Parlementosu’nda, “satılık vatandaşlık” başlığı altında bir oturum açılmış ve vatandaşlık hakkının kazanılmasını, ekonomik getiri dışında başkaca ön şartlara bağlamayan ve bunun sonucu olarak Avrupa Birliği vatandaşlığının da “satın alınması” yönünde adımlar atan Malta’ya atıf yapılarak, yalnızca ekonomik katkıya dayanan vatandaşlık uygulamaları eleştirilmiştir[42]. Burada her üye devletin, Avrupa Birliği’nin ortak değer ve kazanımlarını koruma konusunda sorumlu davranması gerektiği ve paha biçilemez olan bu değer ve kazanımlara bir “fiyat etiketi” eklenemeyeceği vurgulanmıştır. Yine aynı oturumda; bu tip uygulamalarla yerel konut piyasalarının bozulması, yatırım programlarının karapara aklama gibi yöntemlerle ceza hukuku çerçevesinde de kötüye kullanılabileceği yönünde endişeler gündeme getirilmiştir. Ayrıca; yatırım yoluyla vatandaşlık kazandıran uygulamalar neticesinde, vergi tahsilatının sağlıklı yapılıp yapılamayacağı, dolayısıyla vatandaşlık kazandıran ülkenin bu durumdan fayda sağlayıp sağlayamayacağı hususunun da netleştirilmesi gerektiği, vatandaşlık kavramının yalnızca hakları değil, sorumlulukları da kapsadığı ve ticari bir meta olarak görülemeyeceği ifade edilmiştir.

Bu eleştirilerin tamamı ülkemiz için de geçerli olduğundan, çalışmamızda satılık vatandaşlık başlığını kullanma gereği hissettik. Anadolu toprakları; bin yıldır ulusumuza vatan olurken, ortak değerlerimizi korumak için atalarımız tarafından ödenen bedeller gözden uzak tutulmamalıdır. İstiklal marşımızın; “Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı!” dizesi, hatırdan çıkarılmamalıdır.

Belirtmeliyiz ki ülkeye yatırım yapmaları karşılığında kişilere vatandaşlık verilmesi hedeflenmekte ise; burada ön planda tutulması gereken husus, getirilecek sermayenin veya kurulacak iş yerlerinin ülkeyi ekonomik anlamda ileri taşıyabilecek düzeyde olmasının yanında, aynı zamanda vergi geliri sağlayabilecek ve ülke vatandaşlarına istihdam yaratabilecek nitelikte bulunmasıdır. Ayrıca, vatandaşlık başvurusunda bulunacak kişilerin de yatırım yapacakları alanda uzman olmaları, hukuk kurallarına riayet edebilecek vasıfları taşımaları, toplumsal düzene uygun yaşayabilecek, ileride ülkeye maddi veya manevi zarar vermeyecek kişiler olmaları gerekmektedir.

Burada; ilgili açıklamalarımızın yabancılara yönelik ayrımcılık veya düşmanlık barındıran bir yönü olmadığını ve kesinlikle hamaset düşünceleri içermediğini ifade etmeliyiz. Sermayeye veya yatırıma dayalı vatandaşlığın yukarıda aktardığımız ölçütler ve hassasiyetler ile gereklilikler gözetildiğinde faydalı da olabileceği kanaatindeyiz. Uygulamanın tümden reddi yerine olması gereken tarzda tatbikinin gerektiği inancı içerisindeyiz.

Netice itibarıyla; yatırımcının vasıfları ve ülkeye sunacağı katkı göz ardı edilerek yalnızca “ülkeye sermaye getirilmesi” kriteri üzerinden vatandaşlık verilmesinin, ülkeye yarar sağlamaktan çok zarar vereceği dikkate alınmalı ve bu tarz “satılık vatandaşlık” uygulamasından vazgeçilmelidir.

[1] European Convention on Nationality, 6.11.1997.

[2] Ayrıntılı bilgi için bkz. Ergin Nomer, Türk Vatandaşlık Hukuku, Filiz Kitabevi, 28. Bası, İstanbul, 2021; Gülin Güngör, Tabiiyet Hukuku Gerçek Kişiler-Tüzel Kişiler-Şeyler, Yetkin Yayınları, 9. Bası, Ankara, 2021; B. Bahadır Erdem, Türk Vatandaşlık Hukuku, Beta Yayıncılık, 8. Bası, Aralık, 2020.

[3] Rona AYBAY/Nimet ÖZBEK/Gizem ERSEN PERÇİN, Vatandaşlık Hukuku, 2019, s. 13.

[4] Anayasa m.66/2: “Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür.”

[5] 7 Temmuz 2018 tarihli 700 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 188’inci maddesi ve 10 Temmuz 2018 tarihli 1 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 12. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bakanlar Kurulu” ifadesi “Cumhurbaşkanı” olarak değiştirilmiştir.

[6] Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 16’ncı maddesi uyarınca, Türk vatandaşlığının evlenme yoluyla kazanılması da bu kapsamdadır. Maddeye göre; “Bir Türk vatandaşı ile evlenme doğrudan Türk vatandaşlığını kazandırmaz. Ancak bir Türk vatandaşı ile en az üç yıldan beri evli olan ve evliliği devam eden yabancılar Türk vatandaşlığını kazanmak üzere başvuruda bulunabilir”.

[7] Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 17’nci maddesi uyarınca; “Bir Türk vatandaşı tarafından evlat edinilen ergin olmayan kişi, millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartıyla, karar tarihinden itibaren Türk vatandaşlığını kazanabilir”.

[8] Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 21’inci maddesine göre; “27. madde uyarınca ana veya babalarına bağlı olarak Türk vatandaşlığını kaybeden çocuklar ergin olmalarından itibaren üç yıl içinde seçme hakkını kullanmak suretiyle Türk vatandaşlığını kazanabilirler”. (Kanun’un 27. maddesinde; çıkma belgesinin ilgiliye imza karşılığı teslimi ile Türk vatandaşlığının kaybedileceği, Türk vatandaşlığını kaybeden kişilerin nüfus aile kütüklerindeki kayıtlarının kapatılacağı ve kayıp tarihinden itibaren yabancı muamelesine tabi tutulacağı belirtilmektedir. Bununla birlikte belirtmeliyiz ki; vatandaşlığın kaybı, çocukları vatansız kılacak ise bu madde hükümleri uygulanmaz.)

[9] (1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda;

a) Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak,

b) Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmek,

c) Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek,

ç) Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak,

d) İyi ahlak sahibi olmak,

e) Yeteri kadar Türkçe konuşabilmek,

f) Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak,

g) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak,

şartları aranır.

[10] Nomer, s.77–79.

[11] Nomer, 36. Dipnot, s.78.

[12] Güngör, s.101.

[13] 6458 sayılı Kanun m.31/1-j; “Türkiye’de çalışmayan ancak Cumhurbaşkanınca belirlenecek kapsam ve tutarda yatırım yapacaklar ile bunların yabancı eşi, kendisinin ve eşinin ergin olmayan veya bağımlı yabancı çocuğu”

[14] Uluslararası İşgücü Kanunu m.3/1-ğ; “Turkuaz Kart: Yabancıya, Türkiye’de süresiz çalışma hakkı, mevzuat hükümlerine göre eş ve bakmakla yükümlü olduğu çocuklarına ise ikamet hakkı veren belge”

[15] Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun Uygulama Yönetmeliğinde; “vatandaşlığa alınması zaruri görülen kişilerin” kim olduğu açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından TVK’nın uygulanması hususunda yapılan açıklamada “zaruret” kavramının uluslararası ilişkiler ve ülke menfaati doğrultusunda yorumlanacağı belirtilmiştir. Doktrinde bu hüküm; muğlak olduğu ve kanunilik ilkesi ile bağdaşmadığı için eleştirilmekte ve hükmün işlevsel nitelikte olabilmesi için “hayatlarının devamı Türk vatandaşlığını kazanan aile fertlerine bağlı olan ergin ancak ayırt etme gücüne sahip olmayan kişilerin; Türk vatandaşlığını kazanan ana ya da babasının velayeti altında olmadığı için onlarla birlikte işlem görmeyen ancak daha sonra Türk vatandaşlığını kazanan ana ya da babasının velayeti altına verilen ergin olmayan çocukları; uluslararası ilişkilerin gerekliliği gerekçeleriyle mültecilerin ve vatansızların; göçmen olarak kabul edilen kişilerin eşlerinin bu bent kapsamında vatandaşlığa alınabileceği ve yine bu bendin TVK’da sehven düzenlenmesi ihmal edilen kişilerin vatandaşlığa alınmasında bu bendin kullanılabileceği” ifade edilmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Güngör, s.112–117.

[16] 5543 sayılı İskan Kanunu m.3/1-d:Göçmen; Türk soyundan ve Türk kültürüne bağlı olup, yerleşmek amacıyla tek başına veya toplu halde Türkiye’ye gelip bu Kanun gereğince kabul olunanlardır”.

[17] 19/9/2018 tarihli ve 30540 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 106 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı Eki Kararın 1. maddesiyle, bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan “Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulu” ibaresi “Cumhurbaşkanı” şeklinde, aynı fıkranın (a) bendinde yer alan “2.000.000 Amerikan Doları”, “Ekonomi Bakanlığınca” ibareleri sırasıyla “500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası”, “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca” şeklinde, (b) bendinde yer alan “1.000.000 Amerikan Doları” ibaresi “250.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası” şeklinde, © bendinde yer alan “100”, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca” ibareleri sırasıyla, “50”, “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca” şeklinde, (ç) bendinde yer alan “3.000.000 Amerikan Doları” ibaresi “500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası” şeklinde, (d) bendinde yer alan “3.000.000 Amerikan Doları”, “Hazine Müsteşarlığınca” ibareleri sırasıyla “500.000 Amerikan Doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk Lirası”, “Hazine ve Maliye Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmiş idi.

[18] Erdem, s.143.

[19] Erişim Adresi: https://www.kanadakonsoloslugu.net/kanada-vatandasligi, Erişim tarihi: 10.11.2021

[20] Erişim Adresi: https://www.aljazeera.com/news/2020/10/13/cyprus-abolishes-citizenship-through-investment-programme, Erişim Tarihi: 12.11.2021

[21] Amandine SCHERRER/Elodie THIRION, Citizenship by Investment (CBI) and Residency by Investment (RBI) Schemes in the EU State of Play, Issues and Impacts, European Parliamentary Research Service, 2018, s.28; akt. KAYA, s.127.

[22] Erişim Adresi: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=House-Sales-Statistics-September-2021-37477, Erişim Tarihi: 24.11.2021

[23] Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2021/10/21/vatandasl-k-icin-yabanc-lara-konut-sat-s-yeni-duzenlemeyle-sekteye-ugrad, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[24] Erişim Adresi: https://www.tdub.org.tr/Web/MyContentDetails.aspx?MyContentID=4443&UID=5d1954b3-9c01-4c93-8a6a-f887faa67633, Erişim Tarihi: 24.11.2021

[25] Ayelet SHACHAR, Citizenship for Sale?, Oxford Handbook of Citizenship, A. Shachar/R. Bauböck/I. Bloemraad, Vink M. (edt.), Oxford University Press, 2017, (Citizenship for Sale), s.801; akt. KAYA, s.130.

[26] Kristin SURAK, Global Citizenship 2.0 The Growth of Citizenship by Investment Programs, Investment Migration Working Papers IMC-RP2016/3, 2016, (Citizenship), s.18; akt. KAYA, s.130.

[27] Erişim Adresi: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Isgucu-Istatistikleri-Eylul-2021-37483&dil=1, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[28] Erişim Adresi: https://www.tuncbilekreklam.com.tr/haber/yabancilarin-turkiyede-emlak-alis-durumlari-9427.html, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[29] Erişim Adresi: https://www.almanyakonsoloslugu.com/almanya-yatirimci-vizesi, Erişim Tarihi: 09.11.2021

[30] Gesetz über den Aufenthalt, die Erwerbstätigkeit und die Integration von Ausländern im Bundesgebiet (Aufenthaltsgesetz) § 39

[31] Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2019/12/30/almanya-da-vatandaslik-ve-oturum-izni-nasil-alinir, Erişim tarihi: 09.11.2021

[32] Erişim Adresi: https://www.ingilizkonsoloslugu.net/ingiltere-tier-1-vizesine-iliskin, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[33] Erişim Adresi: https://www.ingilizkonsoloslugu.org/ingiltere-vatandasligi-nasil-alinir, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[34] Erişim Adresi: https://www.amerikankonsoloslugu.org/amerika-yatirimci-vizesi, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[35] Erişim Adresi: https://www.kanadakonsoloslugu.net/kanada-oturum-izni, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[36] Erişim Adresi: https://www.kanadakonsoloslugu.net/kanada-vatandasligi, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[37] Erişim Adresi: https://wise.com/tr/blog/ispanya-ev-almak, Erişim Tarihi: 10.11.2021

[38] Jelena DZANKIC, The pros and cons of ius pecuniae: Investor Citizenship in Comparative Perspective. Florence: European University Institute Working Papers, RSCAS 2012/14, 2012, s.3–4; akt. Talat KAYA, “Dünyadaki Örnekler Işığında Yatırım Yoluyla Vatandaşlık Uygulamasına Eleştirel Bir Bakış”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 12 (1), 2021, s.121.

[39] Leila ADIM, Between Benefit and Abuse: Immigrant Investment Programs, 62 St. Louis U. L.J., 2017, (Investment), s.121; akt.KAYA, s.117.

[40] Andrés SOLIMANO, Investment Migration, Economic Development and the UN Sustainable Development Goals, Investment Migration Council, and International Centre for Globalisation and Development, 2020, s.6; akt. KAYA, s.117.

[41] KAYA, s.117.

[42] “European Parliament resolution of 16 January 2014 on EU citizenship for sale (2013/2995(RSP))”, Erişim Adresi: https://www.europarl.europa.eu/doceo/document/TA-7-2014-0038_EN.html, Erişim Tarihi: 10.11.2021

— — — — — — — — — — — — — — — — —

Bu makalede yayınlanan her hangi bir veri, bilgi, açıklama, görüş izinsiz ve kaynak göstermeksizin alınamaz, yayınlanamaz. Bu veri ve bilgilerin izinsiz alınıp yayınlandığının tespiti halinde yasal haklar kullanılır.

--

--

A. Caner YENİDÜNYA

Prof. Dr. , Hukuk, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku, Kriminoloji, İnfaz Hukuku