İnfaz Yasalarının Zaman Bakımından Uygulanmasına İlişkin Prensipler

A. Caner YENİDÜNYA
4 min readAug 18, 2020

Cezaların infaz rejimini değiştiren yasalar, yaptırımın niteliğini ve miktarını etkilememek şartıyla ister suçlunun lehinde ister aleyhinde olsun, çekilmekte olan cezalar hakkında derhal uygulanır. Böyle bir yasanın derhal uygulanması, mahkûmun daha süratli ve mükemmel bir şekilde ıslahı gayesini sağlamak için yürürlüğe konulduğuna inanılan yeni infaz düzenlemesinin, eskisinden daha iyi olduğu varsayımına dayanır. Çünkü çağdaş hukuk sistemlerinde, insan onuruna verilen önem gereği, infaz rejiminin her zaman kişinin ıslahı için çaba sarf etmesi beklenir. Bu beklentinin temelinde, infaz hukukunda geçerli olan yasallık, insancıllık, infazda şeffaflık, insan onuruna ve haklarına saygı ilkesi bulunmaktadır. Bu çerçevede, cezanın infaz rejiminin, günün koşulları itibariyle hükümlüyü ıslaha, topluma kazandırmaya, serbest hayata hazırlamaya en elverişli sisteme uyarlandığı inancı desteklenir.

İnfaz hukukunda derhal uygulanma ilkesinin benimsenmesinin pratik sebepleri de vardır. İnfaz kurumlarında farklı rejimlere tabi hükümlülerin mevcudiyeti zaman içerisinde yönetimi zorlaştırır ve cezaevinde farklı rejimlere tabi hükümlülerin varlığı sebebiyle ortaya çıkan karmaşa infazdan beklenen amaçların gerçekleşmesine zarar verir.

Derhal tatbik ilkesi kapsamında (infazda tedrici sistem uyarınca) hükümlünün cezasının belirli bir bölümü önceki sisteme göre tamamlanmış ise, artık yeni sisteme göre, o safhaya dönülmez. Örneğin, hapis cezasının mevcut sisteme göre belirli bir kısmını çekerek açık cezaevine ayrılan bir hükümlü, yeni sistemde kapalıda geçirilmesi gereken süreler artırılmış ise, artık o safha onun yönünden bitmiş olur ve kazanılmış bir hak niteliği taşıdığından, açık cezaevinden kapalıya gönderilmez. Bununla birlikte henüz açık cezaevine ayrılma koşulu oluşmadan kapalı kurumda geçirilmesi gereken süreler artırılmış ise, bu durum hükümlüyü etkiler. Mevcut infaz sistemimizde “açık cezaevine ayrılma” statüsünün şartla salıverme kurumu ile ilişkisi sebebiyle bu sonuç aşağıda belirteceğimiz sebeplerle tartışılabilir. Ama özü itibariyle, hapis cezasının infaz kurumunda ne gibi tretmenlarla çektirileceği, hükümlünün dış hayatla ilişkileri, hakları, mükellefiyetleri, özgür hayata hazırlanması konuları infaz rejimi ile bağlantılıdır.

TCK.’nun 7’nci maddesinin 3’üncü fıkrasında; “hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç, infaz rejimine ilişkin hükümler derhal uygulanır” denilerek bazı kurumlar yönünden üstteki kaideye istisna getirilmiş ve derhal tatbik ilkesinin değil, maddi ceza hukukuna ilişkin kuralların zaman bakımından uygulanmasına ilişkin prensiplerin tatbiki kabul edilmiştir. Bu kurumlar yönünden kişi fiili işlediği zamanın kanununa tabidir. Meğerki, sonraki kanun lehe düzenlemeler içersin.

Böylece örneğin, maddi ceza hukukuna ilişkin değişiklik getiren yasalardan, nasıl kişinin lehine olan sonraki kanun geçmişe yürüyorsa, koşullu salıvermeye ilişkin olarak değişiklik getiren yasalardan da kişinin lehine olan kanun geçmişe dönük olarak uygulanabilir. Ancak hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverme ve tekerrür ile ilgili aleyhe getirilen düzenlemeler geçmişe yürütülerek, daha önce işlenmiş suçlardan hükümlü bulunanlar hakkında tatbik edilemez. Konuyla ilgili Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 14.05.2019 tarih ve 2016/5227 Esas, 2019/3010 Karar sayılı içtihadında da; “… Sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK’nin 7/3. maddesinin açık hükmü karşısında; 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar nedeniyle, aynı Yasanın 58/6’ncı maddesinde düzenlenen mükerrirlere ilişkin infaz hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi… bozmayı gerektirmiştir” denilmektedir.

Son olarak, 7’nci maddenin 3’üncü fıkrasında yer almayıp buradaki istisnai hallerle benzer özellikler gösteren infaz müesseseleri yönünden ne şekilde hareket edileceği üzerinde de durmak gerekir. Bu konuda en önemli örneği, İnfaz Kanunu’nun 105/A maddesinde yer alan “Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanarak Cezanın İnfazı” oluşturmaktadır. Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı, belirli koşullar altında kişinin cezasının kalan kısmını ceza infaz kurumunda geçirmesini sağlayan, adeta koşullu salıverme öncesi koşullu salıverme özelliği gösteren bir infaz hukuku müessesesidir. Bununla birlikte, kişinin cezaevinde bulunup bulunmaması ile ilgili olduğundan, (tıpkı 7’nci maddenin 3’üncü fıkrasında sayılan istisnalarda olduğu gibi), bu müessesenin de maddi ceza hukuku yönü bulunmaktadır. Ceza hukukunda kıyas mümkün olmadığına göre, burada yer verilen istisnai hallerin genişletilmesi söz konusu olamaz. Böyle durumlarda, müessesenin hukuki niteliği ortaya konularak bir sonuca ulaşılmalıdır. Nitekim Yargıtay, bir ceza muhakemesi hukuku müessesesi olan uzlaştırma bakımından bu yönde bir değerlendirme yapmış, bu kurumunun maddi ceza hukuku yönü de bulunan karma bir hukuki niteliğe sahip olduğunu belirterek, uzlaştırmanın maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama prensiplerine tabi olduğunu isabetli olarak kabul etmiştir[1].

Her ne kadar infaz hukuku müessesesi olsa da sonuçları itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin özellikler gösteren infaz kurumlarının, karma bir nitelik taşıdığı ve hukuki güvenlik, kanunilik ilkelerinin gereği olarak, maddi ceza hukukuna ilişkin zaman bakımından uygulama prensiplerine tabi olduğu kabul edilmelidir. Esasen, infaz hukukunda da geçerli olan kanunilik ilkesinin etki ve sonuçlarının, temel hak ve hürriyetleri doğrudan sınırlandıran infaz hukuku kuralları yönünden de geçerli olması, Anayasa’nın 13’üncü maddesinin ortaya koyduğu hukuki bir sonuçtur[2]. Bu bakımdan, karma nitelikteki infaz hukuku müesseseleri açısından, hükümlü lehine olan düzenlemelerin dikkate alınması gerekir.

[1] Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 09.01.2017, 2016/8784 E., 2017/19 K.

[2] Anayasa’nın 13’üncü maddesi; “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” hükmünü içermektedir.

--

--

A. Caner YENİDÜNYA

Prof. Dr. , Hukuk, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku, Kriminoloji, İnfaz Hukuku