Ceza Kanununun Amacı
“..İyi bir yazılı hukuk, yaşamla ilgili bütün iyiliklerin ve kötülüklerin hesabını, kitabını yaparak, insanları olabildiğince mutluluğun en yüksek düzeyine, mutsuzluğun ise en alt düzeyine göre yönetmek sanatıdır”. Cesare Beccaria (1738–1794), Suçlar ve Cezalar Hakkında
Ceza Kanunları, suç sayılan insan davranışlarının, bu davranışlar karşılığında uygulanacak yaptırımların düzenlendiği metinlerdir. Ancak bir yasama faaliyeti olan suç ve ceza yaratma yetkisinin kullanılmasından önce, hangi insan davranışlarının suç sayılacağı ya da hangi suça hangi yaptırımın daha uygun olduğu meselesinin çözümü gerekir. İşte bu noktada nasıl bir ceza kanunu? sorusu ile karşılaşırız.
Türk Ceza Kanunu’nun 1’inci maddesinde temel bir hükme yer verilmiş ve ceza kanununun amacının; “a) Kişi hak ve özgürlüklerini korumak, b) Kamu düzenini ve güvenliği sağlamak, c) Hukuk devletini korumak, d) Kamu sağlığını ve çevreyi korumak, e) Toplumsal barışı sağlamak, f) Suçun işlenmesini önlemek olduğu” vurgulanmış, böylece ceza kanununa hakim olması gereken felsefe ortaya konulmaya çalışılmış, ona özgürlükçü bir karakter atfetmek hedeflenmiştir. Zira yasa gerekçesinde de ifade edildiği üzere yaşanmış tecrübeler bize göstermektedir ki, ceza kanununun karakteri bir ülkenin hukuk ve özgürlük standartlarını ortaya koymaktadır:
Özgürlükleri koruyan, hukuk devletini, toplumsal barışı, eşitliği sağlayan bir ceza kanunu mu? Yoksa otoriter ve totaliter bir ceza kanunu mu?
Tarih boyunca ceza kanunları iki amacın da aracı olabilmiştir. Toplumsal ve siyasal yapının değerleri, toplumun çoğunluğunca benimsenen davranış normları ve öngörülen sistemin beklentileri burada önemli rol oynamaktadır. Meselenin çözümünde; “kamu düzeni ve güvenliği”, “toplumsal barış”, “kişi hak ve özgürlükleri” kavramsal olarak, özgürlükçü, demokratik bir sistemde gerekli ve uygun öncelikler olarak kabul edilebilir. Temel hak ve özgürlüklere ölçüsüz müdahale edilen, hukukun üstünlüğünün örselendiği, eşitlik prensibinin ve dolayısıyla toplumsal barışın ortadan kaldırıldığı, çoğunluğun halkın diğer kesimlerine baskı kurduğu sistemler için de ceza kanunları önemli işlevler görmüştür. Hatta bu tarz kanunlaşma hareketlerinde de şaşırtıcı gelebilir ama “toplumsal barış”, “kamu düzeni ve güvenliği” gibi herkesin koşulsuz evet diyeceği beklentiler bir araç olarak kullanılmıştır.
Şu halde bu ilkelerin mevzuatta yer alması yahut suç ve ceza içeren normların halkın iradesini temsil eden meclisin tasarrufu olması (kanunilik prensibi) hukuk devletinin hayata geçmesi açısından yeterli değildir. Yasanın üzerinde, yasa koyucunun da bozamayacağı, uygarlığın yaşanmış deneyimlerinden ortaya çıkan evrensel hukuk ilkeleri, demokratik toplum düzeninin gerekleri, çoğulculuk gibi kavramlar, içeriksel olarak özümsenmelidir. Bu açıdan temel hak ve özgürlüklerin korunması, kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması, toplumsal barışın korunması, suçun işlenmesinin önlenmesi, kamu sağlığının ve çevrenin muhafazası ancak çoğulcu, insan haysiyetini ön planda tutan, özgürlükçü, ölçüsüz ve keyfi uygulamalardan kaçınan bir bakış açısı ile mümkündür. Aksi halde şeklen “hukuk” adı verilen şey, “haksızlık” tan öte bir anlam ifade etmez.
Bir ceza kanununun, kendi metninde yahut anayasada yer alan öncelikleri ve amaçları yerine getirebilmesi tek başına “yasal düzenleme” sorunu da değildir. Örneğin, “eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz”, “haber verme sınırları aşılmaksızın, haber konusu yapılması suç oluşturmaz” tarzında düzenlemelerin mevcudiyeti, bir yasayı özgürlükçü yapmaz. Yasayı özgürlükçü kılacak olan, mevcut bir hukuka uygunluk sebebinin tekrar tekrar yasa metnine yazılmasından ziyade, tatbikatın hukuka uygunluk sebebinin kapsamını çoğulcu, özgürlükçü demokratik bir toplumun gereklerine uygun şekilde yorumlamasıdır. Bu itibarla ceza kanununun amacını gerçekleştirebilmesi sadece ceza kanununun lafzı ile mümkün değildir. Ceza kanununun amaçlanan değerlere uygun bir üslup ve kaygıyla kaleme alınması şarttır ama yeterli değildir. Bu sebeple belki ceza kanununun amacı başlıklı bu maddeye bir ikinci fıkra eklemek ve uygulamada bir denetim normu olarak; “(2) Bu yasada öngörülen hiç bir hüküm, ceza kanunun bu amaçlarını ihlal edecek tarzda yorumlanamaz, uygulanamaz” tarzında bir düzenlemeye yer vermek en doğrusu olabilir.