Bir Kadın Cinayeti Üzerine…

A. Caner YENİDÜNYA
3 min readJul 21, 2020

--

Hikayeler hep birbirine benziyor. Sanırım sebebi, insanların gerçekler yerine, sık sık hikayelere başvurup yüzleşmenin ağırlığından kaçınmaları ve kendilerini avutmaları. O yüzden ne zaman bir gazetede gerçek bir haberle karşılaşsak, bizlere şaşırtıcı geliyor, nasıl olur? Böyle insanlar aramızda mı dolaşıyor? Diye düşünmeden kendimizi alamıyoruz. Ama gerçeğimiz bu…

Geçmişte ceza hukuku pratik çalışmaları ya da sınavlarında olay sorusu hazırlamak için, günlerce haberleri ve gazetelerin üçüncü sayfalarını karıştırdığım, Yargıtay kararlarındaki olay kısımlarını okuduğum olmuştur. Çünkü üçüncü sayfa haberleri, benim hayal gücümün ötesinde kurgular ortaya koyardı. Ve hep istemsizce “nasıl insanlar var, nasıl bir hayat yaşıyor, yaşatıyor ve sonlandırıyorlar” sorusunu sorup dururdum.

Şimdilerde kabul ediyorum. Çünkü biz böyle insanlarız ve hepimiz aynıyız, sadece bir an var, bilemediğimiz, o anda içimizde bir yerde bir şey hareket ediyor ve gerçeğimize dönüyoruz. Hayatın sıradan akışı içerisinde, sıradanlığı bozan bu gerçekler bizleri rahatsız ediyor, düzenimizi, rahat ve güvende olduğumuz hissini bozuyor ama varlar, gözümüzü kapatmamız, varlıklarına son vermiyor.

Toplumlar aslında nefes alan, düşünen bir varlığı, insan teklerinden oluşmuş bir bütünü işaret ediyor. Hepimiz yaşadığımız bu toplum içinde büyüyor, birbirimizden, filizlenen bir tohumun topraktan etkilendiği gibi etkileniyoruz. Çünkü aynı o tohum gibi aynı topraklarda filizleniyoruz, aynı havayı soluyoruz. Aynı hadiseye farklı yönlerden baktığımızda, bu birliğin kaybolduğunu sanıyoruz. Halbuki hikayemiz aynı, tek bir anlatıcının ürünüyüz.

Farklı düşündüğümüzü, farklı inançlarımızın olduğunu, farklı siyasi akımları desteklediğimizi söylüyor, bu farklılıklarımız üzerinden birbirimizi eleştiriyor, hatta birer öz kimlik gibi bunları zihnimizde taşıyoruz. “Coşkunuz”, “hararetliyiz”, “dinlemeyi bilmiyoruz, söylemeyi seviyoruz”, “sadece savunduğumuza değer veriyoruz”, “anlayışsızız”, “sebepleri alkışladığımızı unutup sonuçlara kederleniyoruz”. Bu yüzden de aslında farklı sesler çıkaran aynı kişiyiz. Bu gerçeği kabul etmek istemiyoruz; “biz hep iyiyiz, kötüler zaten bizden değil”.

Şiddete karşı çıkıyoruz ama şiddetin şehvetine kapıldığımız anları da yüceltiyoruz. Kendi dünyamızda şiddeti meşrulaştırdığımız, kısası aradığımız çokça örnekleri burada saymamıza gerek yok; “… ama hak etmiş…” deyip geçiyoruz. Katiller de böyle, onlar da büyüdükleri bu toplumda var olan pek çok fikri, kendi şiddetlerini meşrulaştırmada araç olarak kullanıyorlar. O zaman tekrar düşünmemiz lazım, kötüler gerçekten bizden değil mi?

Sabah haberlerde kaybolan bir genç kadının cansız bedeninin bulunduğu yazıyor. Katilin eski sevgilisi olduğu, halen evli ve bir kız çocuğunun olduğu tekrarlanıyor. Kimi yazılanlara göre kıskançlık krizi anında işlenmiş bir cinayet bu. Genç bir kadın onu sevdiğini söyleyen bir erkek tarafından boğuluyor, yakılıyor, bir varile sığdırılıp üzerine beton dökülüyor.

Eskiden bazı toplumlarda, işlenen suçun kötülüğünü ortaya koymak adına, sadece ölüm cezası yetersiz bulunduğunda, infaza eşlik eden işkencelerle cezanın uygulandığını görüyoruz[1]. Burada insana özgü bir tatmin arayışı, vahşilik var. Doğada başka türlerde rastlanmayacak tarzda. İşte bunun gibi, cinayet, nasıl gerçekleşirse gerçekleşsin başlı başına bir kötülük ama bu ve benzeri, cinayete ve sonrasına eşlik eden uygulamalar, çok karanlık bir vicdana işaret ediyor.

Bizim sanırım üzerinde durmamız gereken, hayatın günlük akışı içerisinde sıradan insanlar nasıl oluyor da bu toplumda sıra dışı vahşi bir hikâyenin öznesi olabilecek kötülüğü içeride bir yerde barındırabiliyorlar? Bunun sebepleri nelerdir? Bizim burada bir rolümüz var mı? Bu başlı başına bir suçla mücadele, suç politikası yaklaşımıdır ve güncel tartışma alanları üzerine fikir açıklayan herkesin bu toplumsal sorumluluğu hissetmesi temel çıkış noktamızdır.

[1] Bkz. Lyons, Lewis, Cezalandırmanın Tarihi, (Çeviri: Silya Zengilli), İstanbul 2017, s.197–219.

--

--

A. Caner YENİDÜNYA
A. Caner YENİDÜNYA

Written by A. Caner YENİDÜNYA

Prof. Dr. , Hukuk, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku, Kriminoloji, İnfaz Hukuku

No responses yet