Karşılıksız çek keşidesi fiilinin yaptırımından kaynaklanan sorunlar

A. Caner YENİDÜNYA
3 min readMar 6, 2024

“..6-Sonuç / tavsiyeler

Tüm bu anlatılanlar ışığında Çek Kanunu’nun 5'inci maddesinin pek çok soruna sebebiyet verdiği görülmektedir.

Öncelikle hapis cezasının infazına ilişkin müsamahaların etkisiyle bir çeki kısmen veya tamamen karşılıksız bırakanların 31 Temmuz. 2023 tarihine kadar tazyik hapsiyle karşı karşıya kalmaması olumlu olsa da kesin ve net çözümler yerine, geçici çarelerin belirsiz bir hukuki ortam yarattığı ortadadır.

Özellikle de yaptırım olarak adli para cezası öngörülen, adli para cezasının ödenmemesi halindeyse doğrudan tazyik hapis cezası ile sonuçlanabilen bir suç ile ilgili infaz uygulamalarındaki belirsizlikler, hukuk devleti ilkesi ile çelişmektedir.

Çünkü hukuk devleti ilkesine bağlı ülkelerde kalıcı, açık, öngörülebilir ve belirli kanunlar vardır. Böylelikle o toplumu oluşturan bireyler bir suç işlediklerinde sonuçlarını ve bu sonuçlara nasıl katlanacaklarını bilmekte ve ona göre hareket etmektedirler.

Eğer kanun koyucu bu veya benzeri fiilleri suç olarak düzenliyor ve bir yaptırım öngörüyorsa, suç karşılığı öngörülen bu yaptırımların uygulanması gerekir.

Karşılıksız çek keşidesi, korunan hukuksal değer itibarıyla malvarlığına karşı işlenen, ticari ceza hukukuna dair bir suçtur.

Bu özelliği itibarıyla malvarlığına karşı önemli suç tipleri ile karşılaştırıldığında yaptırımı oldukça ölçüsüzdür.

Örneğin yukarıdaki infaz müsamahalarından önce karşılıksız çek suçunun hükümlüleri adli para cezasını ödemedikleri takdirde doğrudan hapis cezasına çarptırılmaktaydı.

Oysaki yine malvarlığına yönelik suçlardan olan hırsızlık suçunu işlemiş olan hükümlüler ise alternatif çözüm yolları ve adli para cezasının kamuya yararlı işlerde çalışılmasına çevrilmesiyle cezaevine girmeden infaz mümkündür.

Toplumda en çok rastlanan suç bakımından öngörülen yaptırımın infazının, alternatif çözüm yollarıyla önüne geçilmişken, bu düzenlemeye göre suç işleme iradesi taşımayan kişiler hapse girebilmektedir.

Bu durum suçla mücadele konusunda belirli ve adil bir politikanın mevcudiyeti yönünden hukuka duyulan güveni sarsmaktadır.

Karşılıksız çek keşidesinin taksir veya kast ayrımı yapılmaksızın yaptırıma bağlanması, ölçüsüz bir sonuç doğurmaktadır. Aynı zamanda bu belirsizlik suçta ve cezada kanunilik ilkesiyle bağdaşmamaktadır.

Bu sorunun önüne geçebilmek için tartışmaya yer vermeyecek şekilde suçun manevi unsuruna kanun maddesinde yer verilmeli, bununla birlikte ölçüsüz yaptırımlarla karşılaşılmaması adına kişini yalnızca kast ile hareket etmesi cezai bir yaptırımla sonuçlanmalıdır.

Fakat Çek Kanunu m.5'in sebebiyet verdiği en büyük sorun, esasen bir hukuki uyuşmazlığın suç olarak nitelendirilmesi ve bununla birlikte bu suçun hapis cezası ile sonuçlanabilmesi ve ceza hukukunun hem ultimo ratio hem de orantılılık ilkesine aykırı bir sonuç doğmasıdır.

Bu sorunun giderilebilmesi için, karşılıksız çek keşide etmek her durumda bir suç olarak nitelendirilmemeli, bunun yerine, kişinin iradesine göre, Avrupa’da izlenen uygulamaya paralel olarak, ikili bir ayrıma gidilmeli, çeki keşide edenin karşısındaki kişiyi zarara uğratma kastı aranmalıdır.

Karşılıksızdır işlemine sebebiyet veren kişinin, alacaklının iradesini etkileyip, malvarlığında bir zarara sebebiyet vermesi durumunda, banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunun TCK m.158/1-f oluştuğu kabul edilmelidir.

Kişinin herhangi bir dolandırıcılık kastı taşımadan, fakat sonradan karşılaştığı ekonomik sebeplerden dolayı keşide etmiş olduğu çekin karşılıksız çıkması durumunda ise, çekteki bedeli tahsil edecek olan alacaklı ile arasındaki sözleşme yükümlülüklerine aykırı bir davranış sergilemesi sebebiyle, tazminat sorumluluğu doğmalıdır.

Böyle bir ayrıma gidildiği durumda da karşılıksızdır işlemine sebebiyet veren kişi bir yaptırımla karşılaşacaktır.

Fakat karşılaşacağı sonuç, somut olay bakımından bu kişinin iradesi ile uyumlu olacak, suç işleme kastı olmayan bir kişinin çoğu suç işleyen kişiden daha ağır kurallara tabi olmasının önüne geçilecek, Anayasa’nın 10, 13 ve 38'inci maddeleri ile mevcut olan çelişki ortadan kalkacak, hukuk bütünlüğü sağlanacak, ticaret ve hukuk dünyasına olan güven artacaktır….”

--

--

A. Caner YENİDÜNYA

Prof. Dr. , Hukuk, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku, Kriminoloji, İnfaz Hukuku